Ülkenin ihracat ve ithalat rakamları açıklandı. Aradaki fark tam 106 milyar dolar. Paranın bu kadar kıt, cari açık probleminin bu denli kronik olduğu bir süreçte meseleyi masaya yatırım çözüm aramak yerine, orta vadeli programa atıfta bulunup, beklenenin gerisinde kaldığını haberleştirmek sanırım tam bir akıl tutulması örneği.
6 milyar dolar daha az ithalat yaptığımız için beklenenden daha az bir dış ticaret açığı vermişiz. Aslında ihracatta hedefe yaklaşmış ve başarılı bir performans sergilemişiz ve bu nedenle de hepimiz mutlu olmalıymışız.
Elbette yapılan ihracatı, hele ki böyle bir zor dönemde ve kur dezavantajını da yaşayarak yapanları tebrik ediyorum. Fakat günün sonunda ülkenin kasasına giren kadar, çıkana da bakmak durumundayız.
Ayrıca aradaki 6 milyar dolarlık azalmayı da doğru okumak lazım. Bundan bir sene önce 2022’nin sonunda dolar / TL kuru 18,60 TL’lerde iken, bugün 29,60 seviyesinde ve aradaki fark yapmadığınız ithalatın da bedelini ödediğiniz anlamına gelir.
Zaten başımıza ne geliyorsa sorunların üzerine örtmekten, halı altına süpürmekten ve sadece kendimize övünecek bahaneler bulmaktan geliyor. Bu durum problemleri örttüğü için, ortada kaldırmıyor. Sadece daha ağırlaşmış ve faturası artmış bir biçimde önümüze getiriyor.
Günün sonunda bu ülke geçen sene dış ticaretinden 106 milyar dolar zarar ettiyse, bunun nedenlerini sorgulamak gerekmez mi? Hemen enerji meselesini önümüze koyacaklar. O zaman da gerçekten yenilenebilir enerji için ne kadar kaynak aktardığımızı sorgulamamız lazım gelir.
Temelde biliyoruz ki sorun, üretim yapımızdan, üretip sattığımızda da düşük değerli mal satmamızdan kaynaklanıyor. İç tedarik oranlarının düşüklüğü, bir üründeki yerlilik payı gibi meselelerin üzerinde sadece lafta duruyoruz.
Hatta tüm bunlar bir kenara, önümüzdeki süreçte esasen en çok tartışmamız gereken konu başlığı, vazgeçilmez ürünlere sahip olmamamızdan kaynaklanıyor. Türkiye’nin önündeki en çok tartışması gereken başlık bu.
Ekonominin dönüştüğü, teknolojiden ihtiyaçların farklılaşmasına kadar bir sürü başlığın tartışıldığı bir ortamda, ürettiklerimizin içinde vazgeçilmez olan ne? Ne yazık ki yok denecek kadar az.
Bunu tedarik zincirleri değişiyor, burada da çok büyük bir avantaja sahip olduğumuz masalıyla örtmek bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Nitekim orada da Mısır ya da Doğu Avrupa ülkeleri gibi noktaların yerimize oynadığını ve avantajlı olduklarını biliyoruz.
Aynı mantıkla ve söylemle, pandemi sonrasında insanlara kapasite yatırımı yaptıranların hiç biri şimdi ortada yok. Ama sanayici inanarak yaptığı kapasite artışlarının maliyetleriyle baş etmeye çalışıyor. Sözün özü ya kendimizi kandırmaya devam edeceğiz ya da rakamları bir kenara bırakıp gerçekleri, sorunları ve çözümleri konuşacağız. Ayrıca inanın bunun için vakit geldi de geçiyor bile.