23 NİSAN VE ÇOCUKLUK
<p style="text-align:justify;">23 Nisan 1920. Gazi meclisimizin kurulduğu o unutulmaz tarihe gidiyoruz. Bir koca çınarın göğsünden yepyeni bir devletin filizlenme alevini hızlandıran tarihi olaylardan bir tanesidir meclisimizin kurulması. Egemenlik hakkının kayıtsız şartsız millete devredildiği bu kutlu günlerde ülkemizin kurucu ismi olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu güzel günü çocuklarımıza ve gençlerimize bayram niteliğinde armağan ederek sadece savaş meydanında değil ayrıca toplum nazarında da örnek bir kişilik olduğunu göstermiştir. 23 Nisan 1929 yılında ilk defa kutlanmaya başlanan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl sadece bizim değil tüm dünya ülkelerinden çocukların katıldığı büyük bir coşkuya dönüşmektedir. Son iki yıldır pandemi sebebiyle coşkunun ancak evlerin balkonlarına sığdığını düşünürsek yine de her yıl en az bir günün böyle anlamlı bir amaca hizmet etmesi mutluluk verici oluyor.</p>
<p style="text-align:justify;">Özelde bizim ülkemizde kutlanan bir bayram gibi görünse de tüm dünya çocuklarına ev sahipliği yapan bu güzel gün, dünyada eşine pek az rastlanan bütünleştirici bir çocuk bayramıdır. 365 gün içinde bir gün de olsa çocuklar kurumlarda yönetici pozisyonda oturur ve günün anlam ve önemini belirten biraz komik biraz da kendi özelinde ciddi sayılabilecek konuşmalar yaparlar. Aslında bir bakıma yılda bir gün bile olsa kendi içimizdeki çocuğun da sesinin duyulmasını istediğimiz için belki de bu güne has böyle bir uygulama yapılıyor. Yaşam içinde büyüdükçe katılaşan, sertleşen ve kalıpların içinde iyice şekil alan ruhlarımız bir kere de olsa çocuk olmaya, önyargısız olmaya, sevgi dolu olmaya kulak vermek istiyor.</p>
<p style="text-align:justify;">Peki, 101 yıldır değişmeyen bu geleneklere eşlik eden bir diğer gelenek nedir?</p>
<p style="text-align:justify;">Eğitimde bitmek bilmeyen fırsat eşitsizliğidir.</p>
<p style="text-align:justify;">Yapılan saha çalışmaları ve resmi raporlar göstermektedir ki sadece 2021 yılında bile EBA platformuna erişemeyen milyonu aşkın çocuk var bu ülkede. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yıllık raporlarına bakıldığında yaklaşık 2,4 milyon çocuğun EBA’ya hiçbir şekilde erişemediği ve bu sebeple yarış dışına itildiği anlaşılmaktadır. Ülkemizde yaklaşık 20 milyon öğrenci olduğunu kabataslak varsaydığımızda her 10 öğrenciden birinin üzerine çarpı koymak gerektiği anlaşılıyor. Dikkat edelim bu çocuklar sayılardan çok daha fazlasını ifade ediyor. Her bir çocuk birer gelecek, birer umut ışığıdır ve böyle bakılmalıdır. Peki, bu her 10 öğrenciden birinin erişiminin olmaması tüm pastaya eşit şekilde mi dağılıyor dersiniz? Hayır. İşte tam da burada fırsat ve imkân eşitsizliğinin en can alıcı yerine dokunuyoruz. Pastada üstte bulunan kesim içinde bu oran varsayımsal olarak belki de 1000’de birlere düşerken kırsalda ya da şehirlerin gettolaşmış, gelişememiş mahallelerinde bu oran her 10 çocukta beş altı çocuk seviyelerine çıkıyor desek abartılı olmayacağı kanaatindeyim. Her 23 Nisan’da varlıkları hatırlanan ama akabindeki günlerde haklarında tüm bildiklerimizi unuymuşçasına yaşadığımız bu çocuklar sadece bu günün değil yüzyılın dramını yaşamaya devam ediyorlar. Her ne kadar pandemi döneminde devletimiz ve çeşitli STK’lar özellikle internet ve tablet alt yapısı için çabalasa da istenen duruma ulaşılamadığı bilinmektedir. Özel etüt merkezlerini, özel hoca imkânlarını ve ailelerin çocuklara ev içinde sağlayabildikleri veya sağlayamadıkları eğitsel konforu bu yazının dışında tutuyor fikirlerimi bu çerçevede sunuyorum. Bu söylediklerimi de katarsak sanırım üzerine cümle bile kurulamayacak hale gelecektir durumun vahameti. Her çocuğun kaygısız ve eksiksiz bir şekilde eğitimde paydaş olabildiği gün gerçek bir 23 Nisan olacaktır. Öteki türlü 40 yılda bir huzurevinde ziyaret ettiğimiz ve iki kare fotoğraf çekilip evimize gittiğimiz akraba eş dost ziyaretinden farksızdır bu günler.</p>
<p style="text-align:justify;">Ülkemin tüm çocuklarının yüzlerinin ve bahtlarının hep aydınlık olması temennisi ile Sevgiyle Kalın…</p>
YAZARIN DİĞER YAZILARI