<p><strong>Mücadeleyi bizzat yapanlar olgunlaşır. Gücünün sınırlarını tayin ve tespitte isabetli davranır, ayakları yere basar, hedefe vardıklarında da aynı olgunluk ve vakarla; vicdanlı ve adaletli davranır.</strong></p>
<p><strong>Bu müspet başlangıç bilahare kafileye sonradan katılanlarla yavaş yavaş mecrasından çıkmaya başlar. Ön safta bulunan mücadele mensupları yeni gelenler tarafından gerilere doğru iteklenir. Bir müddet sonra o mücadelenin ruhunu yaşamış, havasını solumuş, rengine bürünmüş kıdemli mücahitler yada ülkücüler yerini müteahhitlere bırakırlar. Uğruna çok şeylerin feda edildiği değerler içi boşaltılmış sloganlara dönüşür. Nitelik yerini niceliğe yani vasıfsız güruhlara bırakır. İşte bu noktada bezirgan kılıklı, fırsatçı, ahlaksız, manevi değerleri umursamayan, çıkarlarından başka hiçbir şeyi gözü görmeyen tipler yetki sahibi olmaya başlar. Böylece başlangıcın sonunu getiren süreç start vermiş olur. Ömrü üç yıl eksik, beş yıl fazla olsada mukadderat değişmez. Bu oluşuma emek, ömür ve çile katmış ama gerilere atılmış idealistler; görünüşte kendilerinin olduğu iddia edilen, sonradan gelenler tarafından iğfal edilen değerlerin çöküşünü gözyaşlarıyla izlerler, içlerine sinmeyen hatta tiksinti uyandıran bu yapıyı bir müddet düzelebilir ümidi ile destekleseler de sonunda ayrılık vakti gelir. Kabaca izaha çalıştığımız olgular bütünü, kurumsal yapıyı ve denetimi reddetmeye başlar ki artık; kurallar yerine çıkarlar, adalet yerine zulüm, vicdan yerine bencillik hakim olur. Ve bu safha daha fazlasını izlemeleri için en uygun zaman demektir. Artık sormak, dinlemek, paylaşmak yerini tepeden bakmak, emir vermek ve sadaka dağıtmak vazgeçilmez davranış biçimini oluşturur. Bundan böyle ister imkan, ister makam, isterse kendi belirlediği adaleti(!) paylaştırır.</strong></p>
<p><strong>Bütün bunları yaparken ulvi bir amaca hizmet ediyormuş gibi hak denir, hukuk denir, din denir, iman denir, şehit denir, gazi denir, vatan denir, beka denir, dava denir, hasılı kelam denir oğlu denir. Her şey oturduğunuz koltuğun size bahşettiği imkanları ömrünüzün sonuna kadar kullanmak adına yapılır.</strong></p>
<p><strong>Geçmişte istişare ettiğiniz arkadaşlar yerine emrettiğiniz kapı kulları tercih edilir. Bilgi tecrübe ve ahlak en büyük düşman olur. Ama sözleriniz hep dava diye başlar. Esasen itiraz etmeyen, muhakeme edemeyen, sadece biat edenlerle barışık bir şekilde yoldaşlık yaparsınız. Çalıp çırparken aslan payını kendinize ayırırsınız. Zekatını yakın çevrenize dağıtır, fitresini yönettiğiniz bende ettiğiniz yoksullara verirsiniz böylelikle olmayan vicdanınızın itirazlarını da susturursunuz. Müritlerinizin sizleri uçuracak akıl dışı sözlerini huşu içinde dinler daha fazlasını niçin ifade etmediklerini merakla beklersiniz. Hiç ama hiç kimse iradeniz dışında davranışlar sergileyemez çünkü tapuladığınız partinin mutlak hakimi sizsiniz. İnsanların bugünü ve geleceği sizin iki dudağınızdan çıkacak sözlerle şekillenir. Bu sebeple sizin bildiğiniz ve arzunuz dışında bir şeyler yapılması mümkün değildir.</strong></p>
<p><strong>Belirlediğiniz hiyerarşik yapıda en baştakinden en alttakine kadar hiç kimse inisiyatif kullanamaz, farklı davranamaz zira her şey sizin için, size göre, sizin tarafınızdan yapılır. Böyle bir tablo sonunda akli melekeleri olmayan, kişiliği bozulmuş adeta robot yaptığınız insanlar, çok önemli hayati konularda en küçük ve basit müdahaleyi bile yapmaz.</strong></p>
<p><strong>Vicdan ve adaletle bağdaşması mümkün olmayan basın ve devlet imkanlarını kullanmanıza rağmen, bir tebessüm karşısında seçim kaybedersiniz.</strong></p>
<p><strong>Bu sonuçla havalanan ayaklarınızı yere basmaya çalışsanız dahi artık vakit çok geç. Zira çöküş başlamıştır.</strong></p>