<p>Bekleme perde arkalarında,</p>
<p>Bir gözün saatte, bulvardaki durakta diğeri,</p>
<p>Gelemem; el ayak çekilip gün batmadan.</p>
<p> </p>
<p>Bilmezler şarap damağından akarken damarlarına</p>
<p>Nasıl arzu<a href="#_ftn1">[1]</a>yla yanıştığını ve kavuşmanın erdemini.</p>
<p>Çünkü <em>“Beklemek ahlaksız kılar”</em><a href="#_ftn2">[2]</a> bilemezler</p>
<p> </p>
<p><a href="#_ftnref1">[1]</a>Sean Homer<em>, Jacques Lacan, </em>Phoenix Yayınevi<em>, </em>Ankara 2013<em>. “Lacan, insanın özü olarak gördüğü ve eksiklikle ilişkilendirdiği arzuyu, gereksinim’in talep’ten çıkarılmasından sonra kalan olarak tanımlarken şöyle der: Böylelikle arzu ne doyum isteği ne de sevgi talebidir; o, ilkinin ikincisinden çıkarılması işleminin sonucundaki kalandır; bunların bölünmesi (Spaltung) fenomenidir.”, “Lacan, gereksinim ile arzu arasında ayrım yaparken son derece titizdir. </em>Ona göre<em> “Açlık ya da susuzluk gibi bir gereksinim doyurulabilir. Öbür taraftan arzu ise temel insani gereksinimlerin ötesinde, doyurulamayacak bir şeydir. Lacan’a göre arzu, Freud’daki libido kavramından da istek kavramından da daha geniş ve daha soyut bir kavramdır.” </em> </p>
<p><a href="#_ftnref2">[2]</a>Friedric Nietzsche’nin deyişi. <em>Cogito Dergisi (25-Özel Sayı): Nietzsche: Kayıp Bir Kıta</em>, Yapı Kredi Yayınları İstanbul 2001</p>
<p> </p>