<p>Bugün siyaset gündeminin en sıcak başlıklarından belki de ilki partili Cumhurbaşkanlığı konusu</p>
<p>Bilindiği gibi 12 Eylül darbesinden sonra, Turgut Özal tarafından ANAP kuruldu. Girdiği ilk seçimi kazanan bu partinin Genel Başkanı Turgut Özal Başbakan oldu. Cumhurbaşkanı seçildiği 1989 yılına kadar da hükümet başkanlığını sürdürdü. Kenan Evren’in görev süresinin sona ermesiyle birlikte kurucusu olduğu partisinden istifa ederek aday oldu ve Cumhurbaşkanı seçildi. Yakın siyasi tarihimizde, istifa etse de partili olması bakımından Turgut Özal ilk örnektir. O dönemde ve bugün Anayasaya göre tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı’nın getirilen yeni sistemle partisinden ayrılması gerekmiyor. Ancak uygulamada ortaya çıkan çelişkinin geçmişte yaşanmadığını belirten muhalefet partileri, güçlendirilmiş parlamenter sistemin tek çare olduğu konusunda ısrarlarını sürdürüyor.</p>
<p>Bu konuda meselenin bir başka yüzünü görmek gerekiyor. Ben Turgut Özal’a hiçbir seçimde oy vermedim. Siyasi anlayışım bu parti ve mensuplarıyla hiç uyuşmadı. 1983 yılında yapılan seçimin çok özel şartları olmasına rağmen; kısaca askeri darbe yönetiminden sivilleşme sürecine geçiş dönemini kapsamasına rağmen yine de ANAP’a oy vermedim. Ancak Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi bende sıkıntı yaratmadı. Tam tersine Türkiye’nin ve benim Devlet Başkanım olarak ölünceye kadar görevini yerine getirdi. Bu konuda rahatsızlık duymadım, yadırgamadım hatta benimsedim. Çünkü görev yaptığı süre içinde daima gerilimi düşürecek adımlar atarak, muhaliflerine müsamaha gösterdi. Bilgi ve tecrübeye yani liyakate önem verdi.</p>
<p>1965 yılında yapılan genel seçimlerde Adalet Partisi Genel Başkanı sıfatıyla siyasete adım atan Süleyman Demirel, ülkemizin en renkli ve kıdemli politikacı olarak birçok badireler atlattı. Altı defa gidip, yedi defa gelen bu renkli siyasetçi 12 Mart 1971 muhtırası ve 12 Eylül 1980 darbesinin muhatabı hatta hedefi oldu. 1970-1980 yılları siyaseten gerçekten çok zor bir dönemdi. Siyasi kamplaşma, arkasından, idamlar, cinayetler, büyük toplumsal olaylar hep bu dönemde yaşandı. Yönetmenin neredeyse imkânsız hale geldiği bu sürecin her safhasında var olan Demirel, 1. ve 2. Milliyetçi cephe hükümetlerin de Başbakan olarak görev yaptı. İktidarın ateşten gömlek olduğu bu dönemlerde büyük dostluklar kadar; şifa bulmaz düşmanlıklarında muhatabı oldu. 12 Eylül darbesi sonrası kendisi tutuklandı, partisi kapatıldı ve siyasi yasaklı hale getirildi. Bilahare normalleşen şartlar sonucu yapılan referandumla siyasi yasağı kaldırıldı. Sanki hiç ara vermemiş gibi Genel Başkanı olduğu Doğru Yol Partisi vasıtasıyla faaliyetlerini sürdürdü. 1993 yılında Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın ölümü üzerine Başkanlık görevinden ayrılarak aday oldu ve seçildi. Ülkemizin siyasi hayatında uzun yıllar var olan Süleyman Demirel’e girdiği sayısız seçimin hiç birinde oy vermedim. Çevremi de etkilemek suretiyle daima muhalefet yaptım. Eleştirdim, tenkit ettim. Her alanda karşıtlığıma rağmen Cumhurbaşkanlığı döneminde hiçbir sıkıntı ve endişe yaşamadım. Tam tersine engin hoşgörüsü, bilgeliği, devlet adamı duruşu ve bütün ülke insanlarını kucaklama ısrarı, Demirel hakkında yanıldığımı düşünmeye bile düşünmeye başladım. Bilhassa sistemin işleyişi içinde hukuka olan saygısı ve adaleti tesis etme konusunda ki samimiyeti beni etkiledi. Bütün vatandaşlar gibi o, benimde Cumhurbaşkanım oldu.</p>
<p>AKP kurucularından eski Başbakan Abdullah Gül, Ahmet Necdet Sezer’den sonra 2007 yılında Cumhurbaşkanı seçildi. Kritik bir süreç sonunda Bahçeli’nin katkısıyla o makama oturan Abdullah Gül’e de diğer partili Cumhurbaşkanları gibi hiç oy vermedim. Kuruluşundan bu güne muhalefet ettiğim bu parti ve felsefesine hiç ısınmadım. Daima ve şiddetle karşı olmama rağmen, Devlet Başkanlığı döneminde bütün vatandaşlar gibi bende de korku ve endişe oluşmadı. Eleştirdiğim birçok yönüne rağmen, yine de benimseyebildim. Hülasa Cumhurbaşkanım olarak kabul ettim.</p>
<p>2014 yılında yapılan seçim sonucu, AKP Genel Başkanı ve Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. Bu partiye, kurulduğu 2002 yılından beri sürekli muhalefet yaparak hiç oy vermedim, verdirmedim. Tıpkı diğerlerin de olduğu gibi. Ancak gerek eski sistemde gerekse yeni düzen içinde Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Erdoğan zamanında sürekli tereddüt, korku ve endişe içinde yaşadım, yaşıyorum.</p>
<p>Önceki Partili politikacıları Cumhurbaşkanı olarak kabul eden ben, nedense (!)Recep Tayyip Erdoğan’ı bir türlü benimseyemiyorum. Ortaya çıkan sonuca göre acaba hata bende mi?</p>