<p>2002 yılında çok geniş bir koalisyon yapısıyla iktidara gelen AKP, süreç içinde birçok paydaşıyla yollarını sessiz ya da gürültülü şekilde ayırdı. Kuruluşuna, emperyallerin belirlediği yol haritası ve verdiği startla başlayan bu ekibe; siyasi partilerden kopanlar, STKlar, bilhassa cemaat ve tarikatlar büyük destek verdi.</p>
<p>Ciddi bir tahlil sonunda hemen her kesimin yer aldığı bu Babil kulesinin en büyük kiracısı fetö ve müritleri, giriştikleri hain darbe teşebbüsünün akamete uğratılmasıyla tahliye edilmeye başladı. </p>
<p>Büyük ölçüde tasfiye edildiği iddia edilse de değişik cemaat ya da tarikat kimlikleri altında kripto hale gelerek gizlenen müritler, başta siyasi ve ekonomik alanda mevzi ve mevkilerini dolayısıyla güçlerini muhafaza ediyorlar.Bu kanaate AKP içinde siyaset yapmış eski milletvekili Şamil Tayyar ve benzerlerinin zaman zaman sert çıkışlarıyla sahip oluyoruz. Hele 15 Temmuz da hem eşini hem oğlunu kaybeden Nihal Olçak hanımefendinin tarifsiz acısıyla dile getirdiği isyan ve itirazlar, AKP-Fetö mücadelesindeki samimiyetsizliği bütün çıplaklığıyla anlatmaktadır.</p>
<p>Böylesine gayri ciddi davranışların sergilendiği bu ortamı, fırsata çevirmek isteyen uyanık AKPliler, fetö borsası adıyla bilinen yöntemle milyon dolarları cebe atacak bir düzen kurdular. KHKlarla işten atılan sıradan kamu görevlilerinden başlayarak üst düzey bürokrat ve teknokratlara; oradan milyarlara hükmeden iş adamlarına varıncaya kadar, fetöcülükle damgalanmış insanlar, güçleri ve imkanları ölçüsünde belirlenen parasal bedelleri ödeyerek serbest bırakıldılar. Maalesef siyasetçi , emniyetçi ve hukukçu işbirliği ile bu soygun sistemi gerçekleştirildi.</p>
<p>Bütün bu çarpık yaklaşım içinde gözden kaçan önemli bir ayrıntı başkanlık sisteminin en zayıf halkasını da gündeme getirdi. Bilindiği gibi çok büyük paraların söz konusu olduğu teşebbüslerin içinde isimlerini neredeyse ezberlediğimiz sayın cumhurbaşkanın hatlarını en ön sıralarda gördük; ancak sıradan kamu görevlilerinin davalarında mahalli siyasetçi ve hukukçuların ön plana çıktığına şahit olduk. Özetle istenen miktarların küçük olması halinde o bölgenin önde gelen partilileri ve oluşturduğu ekip, belirledikleri meblağı kendi aralarında paylaştılar.</p>
<p>Şimdi fetöcü sezonu bittiğinde bu bitirim partililer nafakalarını nereden çıkaracak?</p>
<p>Esasen fetöcülerin korku içinde istenen paraları verme sebebi suçluluk duygusu mu?</p>
<p>Tek adam sisteminin getirdiği büyük korku mu?</p>
<p>Hukuk devletinin rafa kaldırıldığı, adalet anlayışı ve kurumlarının işlevlerini yitirdiği böyle bir sistemin merkezinde Cumhurbaşkanı ve partisinden olan il-ilçe yöneticileri yer alır. Gücünü sistemden ve başkandan alan parti yetkilileri, vali, kaymakam, emniyet müdürü, hakim, savcı, polis, jandarma aklımıza gelen bütün yetkililerin siyasi amiri olduğuna göre kendiliğinden oluşmuş dokunulmazlık zırhı ile korunurlar. Bu bakımdan suç işlemeleri halinde hesap soracak hiçbir mercii yoktur.</p>
<p>Son zamanlarda televizyon ve gazetelerin geniş bir şekilde yer verdiği AKP İstanbul milletvekili Şirin Ünal’ın yanında çalışan 23 yaşındaki Özbek hizmetçisinin intihar ettiği yönünde emniyetin raporları, toplumda kesinlikle inandırıcı bulunmadı. Bu ölüm vakasının, oldu bittiye getirilerek örtbas edilme telaşı, birilerinin korunduğu düşüncesinin geniş kesimlerce paylaşılması sonucunu doğurdu.</p>
<p>Bu üzücü örnek, izaha çalıştığım başkanlık sisteminin en basit ama başta gelen mahzurlarından biri olarak kendini göstermektedir. Hukuk kurumlarının ayakta olduğu, murakabe denetim ve kontrolün layıkıyla sağlandığı sosyal sistemlerde bu ve benzer olaylar en geniş ayrıntılarıyla incelenerek toplum bilgilendirilir. Dolayısıyla yönetenler ve halk arasında toplumsal güven tesis edilmiş olur.</p>
<p>Halbuki tek adamın egemen olduğu bu sistemin istismara açık yapısı sebebiyle parti yöneticilerinin gerçekleştireceği çıkar ortaklığı, her türlü şiddet, baskı ve zulmü beraberinde getirecektir.</p>
<p>Mesela büyük paralar kazanan bir iş adamına ‘sen Cumhurbaşkanımıza hakaret ettin; eşi hanımefendiyi küçük düşürecek sözler sarf ettin, Bilal, Esra ya da Sümeyye ile alay ettin’ şeklinde önceden ayarlanmış mizansenlerle her türlü şantaj ve baskıyı yapmak ve karşılığında ciddi paralar almak her zaman için mümkün olacaktır. Bütün moral değerlerin ayaklar altına alındığı, ahlak ve haysiyetin zayıflık kabul edildiği, yüce dinimizin bile ticaret metaı gibi alınıp satıldığı bu ülkede Başkanlık sistemi zalimlere verdiği büyük güç ve fırsatla acı ve gözyaşından başka bir şey getirmez. Bugün fetöcülükten yolunu bulan bu kriminal tipler yarın sayın Cumhurbaşkanının adını kullanarak her türlü şantaja başvurmaktan çekinmeyeceklerdir.</p>