<p>Ülkemizin, şifa bulmaz hastalıklarının başında kayırmacılık illeti gelir. Başlangıç noktasında masum bir davranış gibi görünmesine rağmen, imkan ve fırsatların çoğalmasına paralel olarak sadece benzeyenleri bir araya getirme çabası, her türlü gelişme , ilerleme ve kalkınmayı engeller; zira liyakatin göz ardı edilmesi, işin ehline verilmemesi sosyal dokuda çok ciddi tahribata yol açar.</p>
<p>Bilgi tecrübe ve donanım yerine ikame edilen, aynı cemaate mensubiyet, aynı okullardan mezuniyet ve sonunda aynı partiye aidiyet tüm tercihlerde tek ve mutlak ölçü haline gelir. İşte böyle bir koalisyonla adalet, liyakat ve elbette ahlak çöker.</p>
<p>Maddi alandaki kayıplar şu veya bu şekilde telafi edilir. Ancak toplumu var eden moral değerlerinin yozlaşmasıyla, çok uzun yıllar sürecek buhran ve fetretin yaşanması kaçınılmaz hale gelir. Hele bu vadide yüce dinimiz İslam’ı; çıkarlara alet etmek vebal, günah ve fenalıkların en büyüğü olur. Türk Milleti için dinimiz; vicdan, ahlak ve adalet demektir. Asırların imbiğinden süzülerek bu günlere gelmiş mükemmel ahlak telakisi, mevcut iktidar mensuplarının çarpık ve yanlış tefsirleriyle ciddi yaralar alır dolayısıyla insanlarımız İslam dininden uzaklaşır. Ortaya koydukları bu tarz yaklaşımlarla, tevhit yerine ayrımcılık ön plana çıkar.</p>
<p>İktidara geldikleri günden beri ; tüm resmi kurumlar ve belediyelerde işe alım, tayin ya da terfi imkanları yandaşlar için kullanıldı. Bu konuda kıdem, hizmet süresi, tecrübe ve yeterlilik yerine imam hatip mezunu olmak aramak yegâne şart haline getirildi. Daha önceden işe başlamış olanlar için mobing uygulamalarına hız verildi; genç olanlar istifaya yaşlılar emekliliğe zorlandı. Bu yolda açılan her türlü kadro boşluğu memur-sen üyeleriyle dolduruldu. Parti üyesi ve yönetici olarak genç hukukçular, fetöcü hakim ve savcıların yerine getirildi. Stajını henüz tamamlamış yeni mezunlardan adaletin en önemli unsuru olan hakim ve savcı imal edildi.</p>
<p>Tecrübeli mühendislerin, kıdemli eğitimcilerin, bilgili planlamacıların, çalışkan akademisyenlerin, dünyayı tanıyan diplomatların yeri imam hatiplilerle dolduruldu. Çok başarılı olduklarını iddia edildikleri, ticari ve ekonomik alanda da yabancı dil bilen Amerika görmüş İmam hatipliler görevlendirildi.</p>
<p>Elifi görse mertek belleyen bu insanların, aktif görevler üstlenmesiyle tüm sistem tıkandı. Hükümet Fetö ile mücadele ederken bile, fetöcü yöntemleri taklit etti. Kapatılan fetö okulları yerine, iktidar yandaşı vatandaşlara kurdurulan özel okullar sisteme dahil edildi. Mahdum ve yakınların kurdukları vakıflar üzerinden, Ülkemizin hemen her yerinde öğrenci yurtları açıldı. Milli Eğitim Bakanlığı eliyle, neredeyse tüm okullar imam hatipleştirildi. Bu okul ve yurtlardan ülkemize hayırlı ve faydalı insanlar yerine AKP’ ye seçmen yetiştirmek amaçlandı. </p>
<p>1950’li yıllarda DP-CHP karşıtlığının camileri bile ayırdığını yaşayan bu toplum, şimdi de AKP’li Diyanet İşleri karşıtlığının, camilerde kavgaya sebep olduğu günleri görüyor.</p>
<p>Binlerce yıllık mefahirler’ le geçmişi olan Türk Ordusu yerine; paralı, parti ordusunun kuruluşu gerçekleştirildi. Keza farklı dönemlerde, farklı isimlerle anılan iç güvenliği sağlamakla görevli polisleri partili militanlardan seçerek bu kurumda da siyası dejenerasyon zirveye taşındı .</p>
<p>Üniversiteler, özerk bilim yuvaları olmaktan çıkarılarak, cahilliğe övgüler dizilen, okuma yazması olmayanların engin ferasetinden iştiyakla bahsedilen, kuruluş ve varlık sebebini inkar eden kurumlar haline dönüştürüldü.</p>
<p>Yazılı ve görsel basının iktidar tarafından neredeyse tamamen satın alındığı, haber alma ve fikir özgürlüğünün suç sayıldığı, nefes almanın bile korkuya dönüştürüldüğü bu Ülke yarı açık ceza evi haline getirildi.</p>
<p>Teröristler bile muhalif ve muvafık olarak ayrıştırıldı. İktidarı destekleyenlere iyi terörist karşıtlara kötü terörist muamelesi yapıldı; apo’nun İmralı’dan gönderdiği mektuplardaki tavsiyelere uymadıkları için HDP’liler yerli ve milliliğin şampiyonu (!) Cumhur-cu Bahçeli’den fırça yedi.</p>
<p>Hülasa her alanda ayrışma kamplaşma ve karşıtlık hayatımızın parçası haline getirildi. Ancak en acı ötekileştirme şehitler ve anneler üzerinde yapıldı. 15 Temmuz’da hayatını kaybedenler idari ve mali sınıftan 1.sınıf kabul edilirken, Vatan savunmasında şehit olanlar nerdeyse yok farz edildi. Hele annelerin ayrıştırılması, toplumsal hassasiyet ve merhametimize balyoz darbesi gibi indirildi.</p>
<p>Bütün anneler duygu ve düşüncelerinin merkezlerine evlatlarını yerleştirir. Bu bakımdan oğlu ister harp okulu öğrencisi ,ister terörist yada dağa kaçırılmış olsun ; acılarına ve özlemlerine hürmet etmek gerekirken, bu konuda bile ayrımcılık yapmak Türk evladına da ,Türk Devletine’ de yakışmadı.</p>
<p>Velev ki Türklük Onurunu ; taşıyabilsin ve yaşayabilsin…</p>