KAMU GÖREVİ VE PARTİCİLİK

Ali Ayhan Özçubukçu

5 yıl önce

<p><strong>Geçmiş dönemlerde örneklerini gördüğümüz ve ağır bedeller ödediğimiz partizanlık örneklerine son dönemlerinde sıkça rastlıyoruz. Başta din görevlileri olmak üzere,  çoğunlukla akademisyenler ve mülki amirler parti militanı gibi davranarak toplumda ciddi rahatsızlıklara sebep oluyor. Kamu görevi yapacakların siyasi tercihleri elbette olacaktır. Burada toplumun tamamını  kucaklamak gibi misyon yüklenmiş devlet memurları, karşıtları yok farzederek görev yapamaz. Aksi halde siyasilerin yaptığı hataları bürokraside devam ettirerek ülkeyi düşman kamplara bölmüş olurlar. </strong></p> <p>Yakın tarihimizde yaşadığımız Balkan faciasının altında ihanete dönüşen particilik taassubu vardı.</p> <p>Henüz hafızalarımızda tazeliğini muhafa eden<strong> 1950 yılından itibaren kan davasına dönüşen Demokrat Partisi Cumhuriyet Halk Partisi karşıtlığı Cami ve kahvelerin bölünmesiyle sonuçlandı. Arkasından siyasi idamlarla sonuçlanan 27 Mayıs 1960 darbesi yaşandı.</strong> <strong>Bu konuda çok acı hadiseler yaşamamıza rağmen halen aynı yanlış tutum ve davranışı sürdürmek bu ülkeye yapılacak en büyük fenalık; Kışlaya, Camiye ve okula siyasete sokmamak ise en büyük iyilik olacaktır. </strong>Bilhassa son dönemlerde müzmin hale gelen, bireysel çıkarların kutsallaştırılması, toplumsal ahengi altüst etti liyakat yerine biatın ikame edilmesi, güç sahiplerine yani iktidara teslimiyeti, mevki ya da maddi ikbalin tek şartı haline getirdi. Hal böyle olunca başta valiler olmak üzere, üniversite rektör ve dekanları iktidara yaranmak adına her türlü hukuk dışı davranışı sergilemekten çekinmiyor. Mesela geçenlerde haberlerde izlediğim Yozgat Valisinin konuşması, ancak iktidar partisi fanatiği tarafından yapılabilir.Devlet görevlisi olduğunu unutan <strong>Ordu Valisinin bir partili gibi Ekrem İmamoğlu’na takıntığı tavır kolay unutulmayacak. 35-40 bin kişilik mitingleri gerçekleştiren bir siyasetçiye VIP girişini yasaklamak ancak azgın bir muhalifin yapacağı davranış olur. Ya kayyum olarak atandığı İstanbul Büyükşehir Belediğe Başkanlığı sırasında Personel maaşı olarak gelen parayı, alelacele farklı alanlarda   sarfetmesi, yanı sıra 2500 kişiyi el çabukluğu ile işe başlatması ancak serdengeçti bir partilinin yapacağı icraat olabilir.</strong></p> <p>Görevleri bilim ve metot öğretmek olan akademisyenler de aynı çirkin siyasi davranışı sürdürmekte hiçbir beis görmüyorlar. Kimisi Sayın Cumhurbaşkanın’ın emir ve talimatlarının, haşa farzıayn olduğunu söyleyebiliyor. Kimisi  ülkenin cahillerin ferasetiyle ayakta kalacağı herzesini, utanmadan söyleyebiliyor. <strong>Şimdi Prof. titri olan bu şahsa, çocuklarının hangi okulda okuduğu sorulmalı? Eminim, en iyi özel okullarda okuduktan sonra yurt dışında master ve doktora yapmıştır. </strong>Ama garibanın çocuğuna cehaleti kader gibi göstererek okumuş ve aydınlanmalarını engellemekten utanmıyor. Bu şahıs aynı zamanda Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) üyesi olarak görev yaptı. Böyle bir anlayış egemen olduğu için dünyadaki ilk 500 üniversite sıralamasına ülkemizden hiçbir Yüksek Öğretim Kurumu giremedi.</p> <p><strong>Bilindiği gibi vali tercih ve atamalarında tek belirleyici Sayın Cumhurbaşkanı olduğuna göre, kifayetsizlerin partizanca davranışları bu çerçevede değerlendirilmeli. Rektörlerin belirlenmesinde şeklen seçim yapılıyor olsada aslen Sayın cumhurbaşkanın’ın tercihi esastır. Seçime giren 3 isim YÖK tarafından aldıkları oy, nazar-ı itibara alınmadan , Sayın Erdoğan’ın onayına sunulur ve içlerinden birisi rektörlük makamına oturtulur. Sistem bu şekilde işlendiğine göre neden seçime gerek görülür? Bilinmez...  </strong></p> <p>AKP iktidarının ilginç özelliklerinden belki de en önemlisi hoca ve imamların pervasızca siyaset yapmaları. <strong>Bu dönemde neredeyse bütün camiler parti teşkilatları haline getirildi. Pankartlar, afişler asıldı, parti propogandaları ve toplantılar yapıldı. Aday olan imamlar cami kürsüsünden isimlerini ve parti mitinglerini anons etmekte sakınca görmedi. Farklı siyasi partilere mensup cemaat adeta camilerden kovuldu.</strong> Hemen bütün kamu kurumu ve kuruluşlarında partizanca davranışlar inadına ve meydan okuyarak sergilendi.</p> <p><strong>Devletin memuru olmak yerine partinin mensubu olmak tercih edildi. Bütün bu olumsuzluklar karşısında sindirilen vatandaş 23 Haziranda vuku bulan siyaset depremiyle birazcık kendine geldi.</strong></p> <p>Artık bundan sonra vali, rektör, din adamı, Emniyet mensubu, öğretmen, subay, hakim ya da savcı ne olursa olsun, üniformasını, cüppesini, kaftanını çıkarıp siyasete soyunmalı.</p> <p><strong>Devletin gücünü arkasına alarak partizanlık yapmak dönemide artık sona ermeli. </strong></p>
YAZARIN DİĞER YAZILARI