Kapıda işsiz ordusu var ile olmuyor

Çetin Ünsalan

5 yıl önce

<p>Dünyanın en iyi 25 şirketi açıklandı. Fortune ve Great Place to Work’un 8 bin işletmenin mercek altına alınarak yaptığı çalışmaya bakarsanız çok şey söylemek mümkün. Bunlar uluslararası düzeyde iş yapan ve kalıcılığını neredeyse garantilemiş işletmeler.</p> <p>Çok şey söylemek mümkün de, yine de en iyi şirket sıralamasında bırakın ilk sırada olmayı, ilk 25’e girmenin bile anahtarının kriterlerine baktığınızda dikkat çeken bir başlık var: Çalışanlar…</p> <p>İyi şirket olmanın kriterlerinin güvenilirlik, saygı, hakkaniyet, gurur ve takım ruhu olarak belirlendiği sıralamada, öne çıkan ‘iyi şirket’ unvanını kazananların çalışanlarına gösterdiği önemin başarıyı da beraberinde getirdiği gözleniyor.</p> <p>Araştırmadaki konuyla ilgili bölümü, noktasına virgülüne dokunmadan paylaşmak istiyorum: “Dünyanın En İyi İşverenleri’nde çalışanların yüzde 86’sı bu iş yerinde uzun süre kalmak istediklerini, yüzde 88’i ise işlerinde ekstra çaba göstermeye istekli olduklarını belirttiler. Çalışanların yüzde 86’sı iş yerlerindeki çalışma arkadaşlarına güvendiklerini söylediler. Bu sonuç, Great Place to Work’ün 9 yıl önce başladığı araştırmalara kıyasla, Dünyanın En İyi 25 İşverenleri’nde çalışanların “çalışmak için harika bir iş yeri” olarak belirlediği değerlerde yüzde 5 oranında artış olduğunu gösterdi.”</p> <p>Peki bu bize ne anlatıyor? 2001 krizinden beri çalışanı bir ayrıntıymış gibi gören işyerlerinin gelecekte yaşam şansı bulamayacaklarını gösteriyor. Biliyorsunuz o tarihten beri nitelikli personelin taleplerini anlamak yerine ‘kapı orada, kapının önünde de binlerce işsiz var; istersen çık’ diye tehdit eden, garip bir işletmecilik zihniyeti belirdi.</p> <p>İşsizlik bir gerçek mi? Evet… Her koltuk doldurulabilir mi? Evet… Ama her boşalan koltuğa oturttuğunuz yeni kişi, kalkanla aynı işi yapabilir mi? Hayır… Çok şanslı olmanız gerekir ki, bu da şanstan çok, ayrılan kişinin taleplerini, yeni kişiye vermeniz sayesinde elinize geçecek bir şanstır.</p> <p>Türkiye’de sadece firma sahibi olmanın patronluk, para sahibi olmanın zenginlik zannedildiği, kültürünün ıskalandığı bir süreçte, işletmelerin bu yaklaşımlarını ciddi ciddi sorgulamaları gerekiyor.</p> <p>1994 yılındaki krizde bir vakayı hatırlıyorum. O dönem boya piyasasında 4 numarada olan firma, herkesin işten adam çıkarttığı süreçte, nitelikli personeli toplayıp, doğru pazar stratejisiyle 6 ay içinde bir numaraya yükselmişti.</p> <p>Demek ki şirketler sadece tabeladır. Siz onun içine ruh katabiliyor; doğru ekipler oluşturabiliyor ve onları çalıştırmak yerine, onlarla çalışmayı tercih ediyorsanız başarıya ulaşabilirsiniz.</p> <p>Bu koşullar altında bir analiz yapılsa, inanın küçüğünden büyüğüne Türkiye’de yok olmaya aday şirket sayısının azımsanmayacak oranda olduğuna şahit olursunuz. Dünya değişiyor; anlayış değişiyor; yepyeni bir kuşak geliyor. Siz halen aynı kalmakta ısrar ediyorsanız, bir TV programında söylendiği gibi: Üzgünüm ama; bizimle değilsiniz.</p>
YAZARIN DİĞER YAZILARI