<p><strong>Ülkemizin bence en önemli eksiği devlet adamı....Dünü bilen, bugünü anlayabilen, yarını görebilen yöneticilerin yokluğunu her geçen gün daha fazla hissediyoruz.</strong></p>
<p><strong> Osmanlı’da Devlet Adamı kıtlığına kaht-ı rical denirdi. Üç kıtaya hükmetmiş dünyanın merkezindeki imparatorluk on yedinci yüzyıldan itibaren çöküş sürecine girdi. Egemenliğini sürdürdüğü muazzam coğrafyanın etnik ve dini çeşitliliğini istismara açık yapısı sebebi ile yönetilme zorluğu yanında son dönemde gelişen teknoloji ile önemi anlaşılan petrolün varlığı emperyalist devletlerin iştahını kabartıyordu. Sonuçta çağın gerçeklerini anlamakta zorlanan rical, imparatorluğun parçalanmasını önleyemedi ve akıbet gerçekleşti…</strong></p>
<p><strong> Dağılan imparatorluk küllerinden, dahi bir lideri ve silah arkadaşlarının askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda cansiperane gayretleriyle kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti kurumlarıyla hayata geçirildi. Her alanda idari ve teknik yapısını güçlendirmeye çalışan genç Cumhuriyet Atatürk’ün erken ölümüyle hayati önemdeki birçok atılımı gerçekleştiremedi. Yaşadığı dönemin totaliter rejimleri teşvik eden sosyolojik şartlarına rağmen, demokrasi konusunda ısrarı; dehasının büyüklüğünü göstermiştir. Hemen her alanda ihtiyaçlara göre şekillenen yargıdan, bankacılığa, akademik çalışmalardan, sanayi yatırımlarına, parlamenter sistemden, eğitim kurumlarına kadar bütün teşebbüsler hayata geçirilmiştir. Elbette her icraatın mükemmel olduğu söylenemez konjonktürün değişmesi, intibak ihtiyacı doğurmuş bu çabalar zaman zaman istenilen sonuçları verememiş olabilir. Ancak atılan her adım demokrasi kuralları içerisinde ve murakabe edilerek gerçekleştirilmiştir.</strong></p>
<p><strong> Aşağı yukarı bir asırdır demokratik parlamenter sistemle yönetilen ülkemiz, sistemin eksikliklerini ikmal etmek yerine, siyaset gündemine bazen getirilen Başkanlık Sistemi’ni tartışmaya başladı.</strong></p>
<p><strong> Bahçeli’nin emrivakisiyle gerçekleştirilen referandum neticesinde Cumhurbaşkanlığı Başkanlık Sistemi denilen yapı kabul edildi. Yeterince tartışılmadan, olgunlaştırılmadan, alt yapısı hazırlanmadan geçtiğimizi zannettiğimiz sistem her alanda tıkanmaya başladı. Yetki ve sorumluluk tanımı yapılamadığı için tüm karar mercilerinin tek adama bağımlı oluşu icraatları imkansız hale getirdi. </strong></p>
<p><strong> Cumhurbaşkanlığı Başkanlık Sistemi henüz rüştünü ispat edememişken 31 Mart Mahalli Seçimleri’yle gelen yenilgi Sayın Erdoğan ve Bahçeli’nin her konuda aşırı tepki vermelerine sebep oldu. Hayat pahalılığı işsizlik gibi devasa ekonomik sorunları çözemeyen hükümet büyük metropolleri kaybederek Cumhur İttifakı’nın sorgulanmasıyla karşı karşıya kaldı. Böyle bir açmaz bilhassa hükümet desteği olmadan koltuğunu muhafaza şansı olmayan Bahçeli’nin aşırı hırçınlığına sebep oluyor. Yerli yersiz konuşma ihtiyacı duyması, ortaya koyduğu tezlerini sağlam muhakeme yapamamış olması, eskiden beri kısır gündemini aşamayan üslubu, toplumda merakla takip ediliyor. 2002 yılından beri erken seçimleri ilan eden münadi gibi davranması kendisi için oluşturulan imajına taban tabana zıt görüntü vermektedir. Ortaya koyduğu gerekçelerin gülünç olmasına rağmen gündemi değiştirmesi sebebi ile hükümet tarafından desteklenmektedir. Bu tavırlara paralel olarak Sayın Cumhurbaşkanı da bazen ilginç tepkiler ortaya koyuyor.</strong></p>
<p><strong> Gaz sıkışması ifadesi değişik yorumlara sebep oldu. Ekonomik sıkıntılar olamasa belki bu demeç verilmezdi.</strong></p>
<p><strong> Ülkemizin şu anda en önemli ihtiyacı gerilimi azaltmak olmalı. Bu bakımdan öncülük görevi Sayın Cumhurbaşkanı tarafından gerçekleştirilmelidir.</strong></p>