YAKININI KAYBETMEK VE AKP

Ali Ayhan Özçubukçu

5 yıl önce

<p>Bu Milletin en önemli hasletlerinden belki de birincisi yakınlarını kaybedenlere engin bir sabır ve hoşgörüyle yaklaşmasıdır. Acının büyüklüğüyle şuurunu kaybeden yakınlarının, yürek paralayan feryadı hatta isyanı, kimi hedef alırsa alsın, tevekkül ve tahammül göstermek, cenazelerin vazgeçilmez anlayışı ve töresi gereğidir.</p> <p>Hele yitirilen can, çocuk, genç, ya da asker olursa, ananın-babanın, bacının, kardeşin, figanı, ahı, arşı alaya çıkar. Dolayısıyla asayişi bozan taşkınlıklar hatta aşırı tepkiler bile aynı müsamaha çerçevesinde değerlendirilerek kabul edilir.</p> <p> Ancak son yıllarda, yaşanan büyük acılara yakılan ağıtlar, verilen tepkiler ya da yapılan itirazlar hükümet ve asayiş birimleri tarafından neredeyse terör suçu gibi kabul edilmeye başlandı. Gerek yakınlarını kaybedenlere verilen sözlü tepkiler, gerekse cop yada biber gazı kullanma noktasına varan çok sert müdahaleleri vatandaş olarak şaşkınlıkla izliyoruz. Zira bizler gerek devlet, gerekse toplum olarak böyle değildik. Sevdiklerini, canlarını kaybedenlere karşı şefkat, merhamet ve tahammül göstermek ahlak ve vicdan yönünden değişmez bir zaruretti. Geçmişte, empati yaparak yaşanan acılara ortak olmak yerine, bugün iktidara yönelik eleştiri endişesiyle şiddet uygulamak, asayiş birimlerine duyulan güveni zedelemektir.</p> <p>Bilindiği gibi 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği, 328 kişinin yaralandığı Çorlu tren faciasının duruşması öncesi, yakınlarını yitirenlere karşı polisin ortaya koyduğu tepki uzun yıllar hafızalarımızdan çıkmayacak. İktidarın eksik ya da hatalı olduğunu düşündürecek her olayda Vali, Kaymakam, ya da Emniyet Müdürlerinin orantısız güç uygulamaları, vatandaş, devlet ahengine darbe vurmaktadır. Hemen her acı olayda gösterilen telaş, baskı, hatta gözaltı ve tutuklamalar devletin şefkat ya da adaletini şüpheli hale getirmektedir. Duruşma öncesinde çocuğunu kaybeden anne ve babalar, torununu kaybeden dedeler, eşini kaybeden kadın ya da erkeklerin adalet arayışından niçin rahatsızlık duyulur? Kaldı ki birazcık empati yapılsa azıcık vicdana müracaat edilse bırakın şiddet göstermeyi, teskin etmenin yolları aranır. Düşünün;10 yaşında oğlunu kaybeden anne, suçluların hak ettikleri cezaya çarptırılmalarını istiyor. Bundan daha haklı ve doğal bir talep olamaz. Kaldı ki iktidarın teşvik etmesi gereken bu istekten rahatsız olması ve engellemeye çalışması suçluların himaye edildiğini düşündürüyor. İtirazını ve isyanını sözlü ya da pankartlarla dile getirmeye çalışan bu acılı insanları anlamak yerine suçlu gibi toplamak, ”yeni Türkiye’nin” adalet anlayışı olsa gerek. Bu tür davranışları toplum vicdanında en ağır biçimde cezalandırılacak, müsebbipleri de mahkûm edilecektir. Bu konuda hiç kimsenin şüphesi olmasın.</p> <p>Geçmişte Erzurum’da bir şehit cenazesinde, yaşadığı acıyı yüksek sesle dile getiren amcanın tehditle susturulduğu görüntüsü akıllarımıza “sonrasın da neler oldu ?” sorusunu getirdi.</p> <p>Şehit olan Yüzbaşının memleketi Osmaniye’deki cenazesi sırasında, Yarbay olan ağabeyi Mehmet Alkan’ın yaşadığı tarifsiz acıya isyanını, anlayış ve saygıyla karşılamak gerekirken, reva görülen muamele, iktidarın amel defterine yazılacak en büyük günahlardan biri olarak hatırlanacaktır. Bir ağabeyin kendisini hazırladığı ölüme küçük kardeşini vermesinin tahammül edilemez acısını yaşamayan kansızlar;  iktidarlarına tehdit gibi gördükleri bu insani tepkiyi, meslekten atarak ve “fetöcü” suçlamasıyla mahkemelerde süründürerek zulmettiler…</p> <p>Hoşlanmadıkları her davranışı “fetöcülük” isnadıyla kapatmaya çalışanlar neyse ki Çorlu’da adalet isteyenlere bu ünlü klişeyi yapıştıramadılar.</p> <p>Gaziantep’te Suriyeliler le kavgada boğazı kesilerek öldürülen delikanlının babası ve yakınlarının konuşmamaları, yönünde tehdit edildikleri dilden dile anlatıldı. Bu vahim olayı cep telefonlarıyla sosyal medyadan paylaşan gençlerin gözaltına alındığını ve suçlu gibi muamele gördüklerini yaşadık. Neredeyse sansür uygulanan bu hadisede, maktül yakınlarının cezalandırılmamasına şükür edecek hale geldik. Mülki amirlerin bilhassa Suriyeliler konusunda gösterdikleri aşırı hassasiyet ve korumacı tavır, iktidarın mülteci politikasından neşet ediyor. Zorunlu misafirlere şefkatini esirgemeyen AKP, vatandaşlarımızı neredeyse ikinci sınıf ilan edecek hale geldi.</p> <p>                31 Mart ve 23 Haziranda karşılaştıkları seçim hezimeti;  17 yıldır yaşamak zorunda bıraktıkları tüm olumsuzlukların yanı sıra, uyguladıkları Suriye politikasına karşı yurttaşlarımızın vurduğu “Osmanlı Tokadından” başka bir şey değil...</p> <p>Artık Devlet, kuruluş ayarlarına dönerek tüm vatandaşlarına şefkat ve adaleti tez elden sunmalıdır.</p> <p> </p> <p> </p>
YAZARIN DİĞER YAZILARI