<p>AKP içinden çıkacağı kesinleşen Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu önderliğindeki siyasi oluşumlar, mevcut hükümet adına ne anlam ifade ediyor?</p>
<p> 17 yıldır ilk defa iktidarı kaybetmek tehlikesi ile karşılaşan AKP bu badireden kurtulabilir mi?</p>
<p>Seçmenin desteği ve güvenini kaybeden AKP için yeni kurulacak partiler yaşanan kaotik sürecin sebebi mi? Sonucu mu?</p>
<p>Daha farklı bir şekilde ifade edersek, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu AKP’nin muktedirleri için cellat mı? Kurtarıcı mı?</p>
<p> İşlerin bu noktaya gelmesinin işaretleri 7 Haziran 2015 seçimlerinde verilmesine rağmen, narsizmin pençesin de kıvranan bu siyasi ekip en küçük bir ders çıkarmadı. 7 Haziran 2015 genel seçim sonuçlarının önemli bir ihtar şeklinde değerlendirilmesi icap ederken, Bahçeli’nin kıvrak çalımı sonrasında 1 Kasım 2015’te tekrarlanan seçimden güçlü bir şekilde çıkılması, aynı hodbin ve şımarık tavırlı yönetim anlayışının sürdürülmesine sebep oldu.</p>
<p> Bu konuda muhalefet partilerinin alanı boş bırakması iktidarın bu cüretkar davranışlarını tetikleyen en önemli amillerden biri oldu. Adeta tek kale maç yapanların rahatlığıyla hareket eden AKP sandık hakimiyetini had safhaya çıkardı. YSK’nın yasalar ve içtihatların hilafına yaptığı uygulamalar iktidarı daha pervasız ve şımarık hale getirdi. “Atı alan Üsküdar’ı geçti” şeklinde meydan okuyan meşhur ifade, siyasi tarihimiz de layıkıyla değerlendirilmelidir.</p>
<p> AKP’de esas yol ayrımı, devlet yönetme anlayışla farklılaştı. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın otoritesine ortak istemeyişi ve belediye Başkanlığından gelen pratik çözüme yatkın özellikleri ile devlet mekanizmasında denetim ve kontrol temelli, ihtiyatlı girişim telakkisi sürekli çatıştı. Sonuçta Sayın Cumhurbaşkanı kendi anlayışını egemen kılarak yakın çalışma ekibini geçmişte belediyedeki mesai arkadaşlarından oluşturdu. Bu sonuçla birlikte tasfiye edilen diğer ekip uzun süre sessizliğini koruyarak bekledi.7 Haziran 2015 seçimlerinde ciddi yara almasına rağmen Bahçeli desteğiyle bu dönemi savuşturdu. Sayın Erdoğan 31 Mart seçimleriyle karizması çizildi, 23 Haziran’la birlikte bu döneme de son nokta konuldu.</p>
<p>Geçmişten beri uyguladıkları yanlış politikalar Ülkemize çok ağır faturalar çıkarmaya başladı. Eğitim, sağlık, yatırım, istihdam, üretim alanlarında büyük bir çıkmaza giren hükümet, dış Politikada özellikle Suriye faslında tam bir hezimet yaşadı ve yaşattı. Mevcut durumuyla çözüm üretme becerisinin olmadığı açıkça görülen AKP için başta ekonomi olmak üzere hiçbir konuda gelişme sağlaması mümkün görünmüyor. 17 yıllık iktidarı boyunca toplumu geren, kamplaştıran söylemlerden başka, keyfi uygulamalarıyla sürekli yolsuzluk ve suistimallerle anılan AKP kurmayları er yada geç hukuk önünde hesap verecek.</p>
<p>Kaçınılmaz akıbet böyle olacağına göre, akabinde gelecek siyasi iktidarın, geçmişte kader birliği ettiği kimselerden oluşması elbette tercih sebebidir. Gerek Babacan gerekse Davutoğlu tarafından kurulacak siyasi partilerin toplumda karşılık bulması halinde Sayın Erdoğan ve AKP ileri gelenleri bu yeni oluşumlara en büyük katkıyı sağlamak zorunda.</p>
<p> Mevcut pozisyonunu kaybetmemek için her türlü mücadeleyi sonuna kadar sürdürecek olan AKP Genel Başkanı, gelişmelere paralel olarak inadından vazgeçmeye ve bu oluşumlara fazlasıyla destek vermeye mecburdur.</p>
<p> Sürecin başlangıcından itibaren Sayın Erdoğan’ın kullandığı yumuşak ifadeler siyaseti yakinen takip edenleri şaşırtıyor. Sert, hırçın ve tehditvari üslubunu Babacan ve Davutoğlu’na karşı kullanması farklı düşünceleri çağrıştırıyor.</p>
<p>A-) Bu oluşum bilgisi dahil inde ortaya çıkmaktadır.</p>
<p>B-) Muhalif bir partinin iktidar olması halinde, adeta devri sabık şartları oluşacağından geçmişte iş ve kadar birliği ettiği bu grubun başa geçmesi çıkarlarına çok daha uygundur. Dolayısıyla bu kesimle gerginlik yaratmak rasyonel bir tavır olmaz. </p>
<p>Ali Babacan ile ilgili olarak ortaya atılan fetöcü suçlaması YİK üyesi Bülent Arınç tarafından soruşturmayı yürüten savcıya nasihat ve talimat verilerek anında derdest edildi. Değerlendirmesin de Bakanlar Kurulundaki ortak sorumluluğa bilhassa dikkat çeken Arınç müteselsil kefalet sebebiyle yapılacak her türlü suçlamanın tek muhatabının Sayın Cumhurbaşkanı olmayacağının altını dikkatle çizdi. Siyasi ve hukuki anlamda yapılacak her türlü suçlama, dönemleri göz önüne alınarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ı da ilzam edeceğine göre bu isimler hasım ya da rakip değil tam tersine kader ortağı olarak kabul görecek. Ki Sayın Cumhurbaşkanı tarafından” ümmeti parçalamayın” sözü tenkitten ziyade bir strateji talimatı şeklinde anlaşılıyor.</p>
<p> Zira AKP’nin bütünlüğünü kaybetmesi halinde eski ya da yeni tüm partililer ciddi sıkıntılar yaşar. Şu halde dağılmaya zemin hazırlayacak sert söylemlerden şiddetle kaçınılmalı ve bütünlük muhafaza edilmelidir.</p>