<p><strong>Aralık ayında gözler asgari ücret komisyonunun çalışmalarına çevrilecek. Son yapılan hesaplamalara göre YEP’te 2019 için yüzde 12’lik, 2020’de de yüzde 8,5 enflasyon hedefi var.</strong></p>
<p>Elbette bunların gerçek enflasyon rakamları olmadığını ve olmayacağını biliyoruz. Fakat sonucu değiştirmiyor. Bakan Albayrak’ın açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla da niyet, gerçekleşen değil, hedeflenen enflasyon üzerinden zammın gündeme geleceği.</p>
<p>İster gerçekleşecek, ister hedeflenen aslında ikisinin arasında vatandaşın alım gücü açısından bir fark yok. Çünkü her ikisi de, sokakta yaşanan gerçek enflasyon değerleri açısından, tartışmaya bile olanak tanımayacak kadar komik seviyelerde.</p>
<p>Fakat emekli ve memurlara verilen zamları düşününce, asgari ücret hususunda da çok iyimser olunamayacağını söylemek mümkün. Şimdi burada bazı açmazlar var. Birincisi bankaların performanslarına baktığımızda vatandaşı kredilendirmekten imtina ettiklerini görüyoruz.</p>
<p>Öte yanda yeni gelir artışının da bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının bile çok uzağında kalınacağı açık. Zaten yüzde 30 fark verildiğinde bile açlık sınırının altında kalınması bir kaç ay sürüyor.</p>
<p>Esasen Türkiye’de kriterin yoksulluk değil açlık sınırından yapılıyor olması, sözün bittiği noktadır. 6 bin 700 TL civarındaki yoksulluk sınırına ulaşamayan o kadar çok insan var ki… Bütçe çalışmalarında ortaya konulan verileri dikkate aldığınızda, ülkenin yüzde 44’ü açlık sınırının altında yaşıyor.</p>
<p>Öte yandan madalyonun diğer yüzüne baktığınızda, üreticinin de insanlara yetecek oranda bir asgari ücreti kaldırmaları mümkün değil. Geçen sene yaptığım öneriyi tekrarlamak istiyorum. Çünkü 2019 başında dikkate alınmayan bu önerinin ortaya çıkardığı büyük hasar, işsizlik ve geçim sorunu olarak kronikleşerek önümüze gelen bir sorun oluşturdu.</p>
<p>Şimdi ben asgari ücret komisyonuna yeni bir gündem maddesi olarak bunu tekrar öneriyorum. Bir asgari ücretin yarısının prim ve vergiye gittiğini düşünürseniz, ekonomi yönetiminin burada devreye girmesi, asgari ücret üzerindeki vergi ve prim yükünü ayrım yapmaksızın 2 sene kaldırmasını ve aradaki farkı da vergi gelirlerinin yüzde 80’ini oluşturan dolaylı vergilerden karşılamasını öneriyorum.</p>
<p>Aksi takdirde sadece oran tartışmak, gerçekçi olmayan rakamlar üzerinden ne alana ne verene fayda sağlamayacak. Bu 2 sene boyunca farklı bir ekonomik modelle üreticiyi güçlendirecek çalışmalara olanak sağlar, katma değerli üretim yapar hale getirirsek, yerli yazılım sektöründen burada yararlanarak, aradaki finansman verimsizliğini ortadan kaldırırsak, büyük ölçüde işleri yoluna koyabiliriz.</p>
<p>Elbette diğer ihtimal, geçen sene olduğu gibi bu meselenin üzerinde durmamak. Onun da sonucu bugünden belli. Daha geniş kesimlerde geçinemeyen insanlar, daha çok borcunu ödeyemeyen aile, daha çok icra dosyası ve daha çok işsiz. İç piyasa mı? Onu tamamen unutun. Tercih sizin…</p>