<p><strong>Seçimleri kaybetmenin dramatik ilk sonuçlarından en önemlisi kadroların mecburu göçü olur. Bilhassa Genel Merkezdeki lobilerin telkin ve tavsiyeleriyle iş başına gelenler, seçilen başkanların mutemet adamları ve sırdaşları, seçim çevresinin dengeleri açısından istihdamı zorunlu kişilerin yanı sıra Genel Başkanların farklı unvan ve sıfatla gönderdikleri özel müfettişler…</strong></p>
<p><strong> Elbette bu saydıklarımıza dâhil etmemiz gereken partilerdeki üst düzey yetkililerin daha ziyade bankamatik memuru olarak çalışanları, seçimlerin kaybedilmesi durumunda iş sağladığınız bu güya çalışanlar makamlarını bırakmak zorunda kalırlar. Ortaya çıkan bu büyük torpilli işsiz kitlesi bakanlıkların yanı sıra elde kalan belediyelerin en önemli istihdam sorunu olacaktır. Bilhassa üst düzey kritik görevleri üstlenen mutemet adamları olmalarının yanı sıra yapılan icraatların sırdaş ve şahitlikleri hasebiyle kapı dışına konamazlar, kaderlerine terk edilemezler.</strong></p>
<p><strong> Bu bakımdan kaybedilen her büyükşehir ve metropol partizan VIP işsizleri ortaya çıkartır</strong></p>
<p><strong>Bu kadar çok şey bilen bu kadroların hemen istihdam edilmeleri mecburiyettir. Ancak kadro konusunda zorlanacakları ortada iken nasıl bir usulle değerlendirilecekleri zannımca AKP’nin uzun müddet en önemli sorunu ve baş ağrısı olacaktır. İstihdam önceliği parti hiyerarşisine uygun olarak Genel Başkan Yardımcılarının adamlarından başlayacaktır.</strong></p>
<p><strong>Bu gerçeklerle baş başa kalan hükümet kanun hükmünde kararnameler ile ikincilere verilen belediyeler başta olmak üzere, Bursa ve Gaziantep Büyük Şehir Belediyelerine boşta kalanları yerleştirmek zorundadır.</strong></p>
<p><strong> Kaybedilen siyasi başkent Ankara, ticari başkent İstanbul, turizm başkenti Antalya Belediyelerinden ayrılacak binlerce kişiye makam ve unvanlarına uygun iş bulmanın zorluğu yanında; muazzam paralarla finanse edilen gazete televizyon çalışanları, spor kulüpleri eleman ve sporcuları, cemaat, tarikat ve vakıfların şıhları, hocaları, imamları, diğer çalışanlarıyla ortaya çıkan beklentilerin hesabının yapılması cidden çok zordur.</strong></p>
<p><strong> Uzun yıllardan beri ellerinde bulunan belediyelerin adeta sahibi haline geldiklerini düşünerek denetlemeden, hesap vermeden diledikleri keyfi uygulamalarla (Dolce Vita) tatlı hayat yaşayanlar kaybetme gerçeğini çok acı şekilde şimdiden görmeye başladılar.</strong></p>
<p><strong> Seçim sonuçlarını AKP üst düzey yöneticilerinin kabullenmesine rağmen saydığımız kesimlerin hazımsızlığı ve isyanı Yüksek Seçim Kuruluna yapılan nafile itirazlarının sebebi olmaktadır. Hiçbir hukuki ve siyasi risk almadan istifade edilen maddi ve teknik imkânları bırakmak çok zor olmaktadır.</strong></p>
<p><strong> Ancak düşünemedikleri şey yeni bir seçim halinde muhaliflerce farkın açılarak seçim kazanılması hükümet adına güven oylaması demektir. Böyle bir sonuç başta Cumhur Başkanlığı Sistemi olmak üzere tüm siyasi yapının tartışılması sonucunu getirir. Bu durumda ülke toz duman içinde rotasını bulmakta zorlanan kaos sürecine girer. Bu bakımdan adeta sahibi olduklarını zannettikleri her şeyin gerçekte Türk Halkının malı olduğunu kabul etmek zorundadırlar.</strong></p>
<p><strong> Ekrem İmamoğlu’nun belediye birimlerini ziyaret ettiği sırada uğradığı mutfak yetkilisiyle konuşmasının içeriği her vatandaş tarafından ibret ve utançla tahlil edilmelidir.</strong></p>
<p><strong> Tüm çalışanlara musakka üst düzey yöneticilere antrikot. Burada dahi adaletsizlik sonrada görmelik buram, buram kendini gösteriyor. Geçmişlerini bu kadar çabuk unutup özel insanlar olduklarını düşünmek, akıl, vicdan ve ahlakın düştüğü derekeyi göstermesi bakımından önemlidir.</strong></p>
<p><strong> İşte senelerce israfla bu halkın gırtlağından keserek yaratılan imkânları sadece kendilerine ayırmak bu gün itiraz edenlerin ruh dünyasını açık seçik anlatıyor. Bu tarzda yağma ve talanı kendileri açısından meşru hak olarak görenlerin ülkemizin muhtelif belediyelerine yapacakların siyasi göç sonunda nelerle karşılaşacakları aşağı yukarı bellidir.</strong></p>
<p><strong> Bu siyasi göçmenler ya ortalama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduklarını kabul edecek, ya da özel insan oldukları hayali ile yaşayacaklardır. </strong></p>