<p style="text-align:justify;"><em><strong>Ne güzel hasletlerimiz vardı eskiden. Bilgisi olmayanın, konuşmaktan imtina ettiği yıllardı. Elbette bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunu düşünenler o zaman da vardı.</strong></em></p>
<p style="text-align:justify;">Ama onlar da toplum genelinde ukala olarak adlandırılırdı. Şu sözü bilhassa Anadolu’ya gittiğinizde çok duyardınız. “Ben o konulardan anlamam beyim.” Fakat aynı kişiye mesela toprak ile ilgili bir şey sorsanız, ondan çok şey öğrenirdiniz.</p>
<p style="text-align:justify;">Bugün ise liyakatın yerlerde süründüğü bir ortam içinde, herkes taraftar kesilmiş yorum yapıyor. Mesela son günlerin en popüler konusu dolar / TL kuru. Düşerken ‘gördünüz mü’ diye konuşanların, çıkarken ‘kına yakın’ diye yorum yapması, hatta bunu küfürle taçlandırması cehaletle açıklanamaz.</p>
<p style="text-align:justify;">Bu bir ucuzlaşma ve haddini aşma, taraftar gözüyle değerlendirme yapmaktan başka bir şey değil. Oysa söz konusu ekonomiyse, kurun ya da faizin bir sonuç olduğunu bilmek gerekiyor.</p>
<p style="text-align:justify;">Yani indi çıktı üzerinden nedenini bile bilmeden slogan atmak yerine, bunun kaynağını araştırmanın, bu yolla çözüm ya da sorun konuşmanın aracı, ekonominin kendisi bile olmaktan çıkmış, iktidarın savunulması haline dönüşmüş.</p>
<p style="text-align:justify;">Bu öyle bir savunma ki dolar artsa da düşse de, cari açık yükselse de azalsa da, faiz yukarı çıksa da indirilse de körü körüne bir savunmayı içeriyor. Bu çözüm getirmediği gibi, sonucu da değiştirmiyor. Çünkü körleşmenin boyutunu yükseltiyor.</p>
<p style="text-align:justify;">Meselenin özü öyle bir fanatizm içinde ele alınıyor ki, doğruyu söyleyene hakaret etmek bir yana, aynı olay ya da kişi hakkında 24 saatte değişen tavırlar gözleniyor. En basit örneğini ekonomiden verelim.</p>
<p style="text-align:justify;">Naci Ağbal, Merkez Bankası Başkanı idi. Yere göğe sığdırılamadı. Hatta son 200 baz puanlık faiz artışı da savunulur hale geldi. Elbette savunulabilir. Ama bunu yapanın bilgiyle ve niye yaptığını biliyor olması lazım.</p>
<p style="text-align:justify;">Öyle olmadığı o kadar açık ki, görevden alınır alınmaz tam tersi yönde söylemler geliştirilmeye başlandı. Yahu bir insan 24 saatte doğrudan yanlışa ya da yanlıştan doğruya aynı hareketi yaparak nasıl geçebilir?</p>
<p style="text-align:justify;">İşte ucuzlaşma tam burada başlıyor. Önünü arkasını düşünmeden, o konuda doğru ne diye sorgulamadan, bir taraftarlık kisvesi içinde ilk elden geliştirilen söylemin peşine takılarak, işi ukalalık boyutunu da aşıp, hakaret edecek kadar kendini kaybederek tartışmanın tam karşılığı ucuzluktur.</p>
<p style="text-align:justify;">Ve bu ucuzluğun parayla ilgisi yoktur. Olmamışlığın, haddi aşmanın, bilgiyi reddetmenin ve aslında özünde kimlik ya da maddi çıkar arayışının bir uzantısı olarak hayatımıza girer. Daha acısı da doğruyu ya da yanlışı yapanlar da bundan dayanak alır.</p>
<p style="text-align:justify;">Faturasını da herkes birlikte öder. Ne güzel söylemiş Hz. Osman: “Cehalet öyle bir binektir ki, üzerine binen zelil olur; arkadaşlık yapan yolunu kaybeder.” Keşke derdimiz cehalet olsaydı. Bu ondan da beter bir ucuzlaşma.</p>