<p><em><strong>Ne acı değil mi? Yıllar önce, işsizliğin yükseliş eğilimine girdiğinde yazdığım makalenin başlığıydı bu. Aradan yıllar geçmesine rağmen işsizlik gerçeğimiz iliklerimize kadar hissettiğimiz bir başlık olmaya devam ederken, iktidarın bu gerçeği görmezden gelme eğilimi de şiddetini arttırdı.</strong></em></p>
<p>İş o kadar akıl tutulması boyutuna ulaştı ki, gözle görünen, sokakta herkesin hissettiği, gizli işsizlerin de, iş aramaktan umudunu kaybedenlerin de sürekli arttığı ortamda, üstelik pandemi gibi bir gerçek yaşanırken, işsizliği düşürmeyi başardık.</p>
<p>Önce iş aramaktan vazgeçenleri yok saymaya başladılar. Ardından işe başvuru sürelerini kısaltarak, bu süre içinde başvurmayanları işsiz saymaktan vazgeçtiler. Akabinde iş isteyenlere ‘devlet herkese iş bulmak zorunda değil’ diyerek karşılık verdiler.</p>
<p>Elbette devlet herkese iş bulmakla yükümlü değil. Ama devleti idare edenler, istihdamı arttıracak politikalar geliştirmek, üretimi arttırmak ve bu sayede insanlara iş bulacak koşulları oluşturmakla görevli.</p>
<p>İthalata dayalı bir politikayla, üreteni ürettiğine pişman eden yaklaşımlarla, firmaların cirolarının yarısına ortak olup, ondan sonra da tahsil edilemeyen alacaklar nedeniyle ya yapılanma ya icra yolu açarak işsizliği ortadan kaldıramazsınız.</p>
<p>Nitekim kalkmıyor da... TÜİK’in tüm açıklamalarına karşılık, işsizlik falan düşmüyor. Zaten kağıt üzerinde düşürülen işsizlik de akşam evde çorbanın kaynamasını sağlamıyor. Tüm bu gerçekler ortadayken, bir de pandemide ücretsiz izin uygulamasıyla gizli bir işsizlik yaratıldı.</p>
<p>Çalışan nüfusunun yüzde 43’ü asgari ücret karşılığında emek harcarken, açlık sınırının altında kalan bir asgari ücret uygulamasıyla insanlar açlığa, vergi ve prim maliyetlerini nedeniyle firmalar da cendereye sokuldu.</p>
<p>Türkiye’nin son yıllardaki büyüme performansı ortada... Yüzde 5 büyüyerek, her yıl üniversiteden mezun olan 850 bin gencinden 550 binine iş bulma kabiliyeti olan bir ekonomide, bu oranın çok altında gerçekleşmelere karşılık işsizliğin gerilediği iddia edildi.</p>
<p>Hadi hepsini geçtim. Son açıklanan veriler, gerçekle bağdaşmadığı gibi kendi içinde de evlere şenlik bir görüntü veriyor. Her şeyden önce aklı zorlayan bir gerçeği, aynı açıklamanın içine sığdırmak, gerçek dışılıkta bile tutarlı olunamadığını bize anlatıyor.</p>
<p>2020 Eylül itibariyle Türkiye’deki işsizlik yüzde 1,1 azalarak yüzde 12,7 olarak gerçekleşti. Genç nüfustaki işsizlik de, tarım dışı alanlardaki iş kaybı da azalış kaydetti. İnanabiliyor musunuz? Türkiye küçülme anlamına gelen performans kaydediyor, reel sektör borçlarını bırakın, yükümlülüklerini bile yerine getiremiyor, ama böyle bir iklimde işsizlik düşüyor.</p>
<p>Hadi diyelim ki gözlerini gerçeklere kapatmışlar. Peki aynı istatistik içinde işsizlik yüzde 1,1 azalırken, işgücüne katılım oranı yüzde 3 azalıyorsa orada işsizlik artar mı, azalır mı? Yani hem istihdam ettiğimiz insan sayısı azalıyor, hem de işsizlik. Yani veri kendi içinde bile akıl tutulması yaşıyor. O yüzden diyorum ya bu iş, sizlik diye... Zira abartının ve yok saymanın bile bir mantığı olur.</p>