<p>Türkiye’de ekonomik anlamda zaten sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz. Bir tarafta örneğin İstanbul’da ulaştırma maliyetlerine yüzde 35 zam, diğer tarafta yetişilemeyen çarşı pazar fiyatları var.</p>
<p>İnsanlar aybaşını getirmek şöyle dursun, harcamalarını gırtlağından keserken, Hatay’da bir baba kendini yakıyor; sesini duymadığımız binlercesi de her gün çaresizlik içinde işin içinde çıkmanın gayretinde yaşıyor.<br /> <br /> Bir yanda geleceğin ekonomisi adına atılmış bir adım yok; öte tarafta plansız işler nedeniyle delik deşik olmuş bir bütçe ve her faturası vatandaşa kesilen bir fotoğraf içerisinde, tıpkı halen yeterince kullanılmadığı için ödemeye devam ettiğimiz sözde yatırımlar yetmemiş olmalı.<br /> <br /> Şimdi de ülke bekasını tehlikeye düşürmekten, İstanbul’un sinesine vurulan havalimanından sonraki ikinci hançer olarak nitelendirilebilecek Kanal İstanbul tutkusu... Ortaya bir hesap çıkarılamıyor.<br /> <br /> Belirtilen 75 milyar TL, yani yaklaşık 12 milyar dolarlık maliyette kalmayacağı, çok daha büyük masraflar açacağı ve buraya para yatıranlara para kazandırmaktan başka akla mantığa yatkın hiçbir getirisi olmayacağı açık olan bu çılgınlığa para arandı ve bulunamadı.<br /> <br /> İklim krizi ya da enerji verimliliği ile ilgili yapılan projelerde kaynak bulunurken, bir çılgınlığa para bulunamaması üzerinde hiç kimse durmuyor. Hatta bir ara siyasi bir destek olmaktan öteye anlam taşımayan, güvenliğimizi ve anlaşmalarımızı tartışmaya açan bu yapıyı sadece bir ABD’li fonun destekleme eğilimi bile tartışılmadı.<br /> <br /> Çünkü hesap kitap yapıldığında bu işe kimse kaynak aktarmıyor. Fakat iktidar öylesine bir körlük içerisinde işi inatlaşmaya dökmüş vaziyette ki, her kuruşa ihtiyacımız olan bir günde, bulamadığı kaynağı yine bizim cebimizde aramanın yoluna girdi.<br /> <br /> Geçtiğimiz günlerde TBMM’ye verilen bir yasa önerisiyle, bulunamayan kaynağın cebimizde aranacağını bir kez daha anladık. Yani finans kuruluşlarının yüzüne bakmadığı, hesabı kitabı şaşmış bu proje için, içte tahvil, olmadı vergi yoluyla istenmeyen bir kanalı bize finanse ettirmenin yolunu arayacaklar.<br /> <br /> Oysa benim ülkemde babalar intihar ediyor. Gençler de, işini kaybedenler de iş bulamıyor. Mutfak masraflarına yetişemeyen bir nüfusun gerçeği içerisinde doğalgaz ile evler mi, yoksa yürekler mi yanıyor bilinmiyor.<br /> <br /> Geçtiğimiz sene bütçe açığı hedefini yüzde 100’ün üzerinde aşmış, bunun bedelini vergiden cezaya, dolaylı vergilerden ürün fiyatlarına kadar her şeyiyle üzerime yansıtmış, ama gelir hesabı yaparken çakma enflasyon oranı kabul etmiş bir zihniyetin anlamadığı bir gerçek var.<br /> <br /> Geçinemiyoruz beyler; geçinemiyoruz. Bırakın geçinmeyi ayı döndüremiyoruz. Sonra da çıkıp Bakan Selçuk, ne kadar oransal bazda zam verildiğinden bahsediyor. Çalışanların yüzde 43’ünün geçindiği asgari ücretin açlık sınırına yenilmesi ise birkaç ay sürüyor. Ekonomi yönetimi ya hesap bilmiyor ya da açıktan vatandaşla dalga geçiyor.</p>