Memlekette her mesele üstün körü tartışılıyor. Zaman içinde tartışma ve açıklamalar öyle bir boyuta geliyor ki, akıl almıyor. Farklı bakışlarda aynı sistemin, muntazam bir şekilde işlediğini görüyorsunuz. Analitik bakış açısının yoksunluğu ise, konuyu unutturup başka bir algıya sürüklüyor.
Örneğin şu anda emekli ikramiyeleri içinde yapılan ayrımcılığın giderilmesi söz konusu. Çalışanlara da 5 bin TL ikramiye verilecek. Peki ama meselemiz ikramiye eşitliği miydi? O zaten baştan yapılması gereken bir uygulamaydı.
Fakat 7 bin 500 TL tartışmasıyla bu olaya başlamadık mı? Hatta zam yapılacağı söylenerek, kök maaş üzerinden bir Ali Cengiz Oyunu yapılmadı mı? Dahası da var. 3-4 sene içinde asgari ücretin üzerindeki emekli maaşlarının nasıl oluyor da açlık sınırının dibinin dibinde kaldığını konuşmuyor muyduk?
Hatta emekliler arasında ayrım yapılırken, çalışan emekli kavramı üzerinden asıl sorgulanması gerekenin, insanların emekli olmasına rağmen neden çalışmak zorunda olduğunun sorulması gereği değil miydi?
Şimdi gündemde asgari ücret var. Herkes bir ücret tartışmasına girdi. Elbette belli tahminler yapılabilir. Ama asıl sorun asgari ücretin ortalama ücret olması, açlık sınırının altında kalması ve yeni verilecek rakamın da muhtemelen ilk cebe girdiği gün çıtanın altında kalacak olması değil miydi?
Şimdi ne konuşuyoruz? Oranları… Faiz tartışması da bu noktada. Şimdi Merkez Bankası’nın faizi yükselti yükseltmeyeceği ele alınıyor ya da mevduat faizlerinin yarıştığı… Fakat açıklanan tüm oranların açıklanan ve kimsenin inanmadığı enflasyon rakamlarının bile altında kaldığını konuşmuyor muyduk?
ABD ile F16 konusu gündemde… Uzun zamandır verilen sözün tutulup tutulmayacağı ele alınıyor. Hatta İsveç meselesi bile buna bağlandı. Peki anlaşmazlık yaşadığımız konu neydi? Teknolojik bir ürün olan ve geliştirme sürecine maddiyatta dahil katkıda bulunduğunuz 735 projesinden dışlanmamızdı. Ne oldu F35 ve verdiğimiz para?
Yine son dönemin popüler konularından biri de rezervler… Hatta son bir habere göre Reuters dört ekonomistiyle hesap yaptı, seçimlerden bu yana 44 milyar dolar artıştan bahsetti.
Bu ülkenin rezervlerine 44 milyar dolar giriş olduysa ve brüt rezervler sürekli artış eğilimindeyse, neden swap hariç net rezervlerde sadece 18 milyar dolarlık düzelme var. -59 milyar dolardan, – 41 milyar dolara nasıl geldik? Madem rezervler artıyor neden halen -41 milyar dolardayız?
Bu başlıkları o kadar arttırabiliriz ki… Fakat temeldeki problem gerçek bir sorgulama yapmıyor olmamız. Önce bir tartışma başlıyor, ardından konu başka yere çekiliyor, sonuçta da gerçekleşenin ilk konuyla hiçbir alakası kalmıyor.
Peki sizce böyle bir ekonomide sağlıklı, öngörülebilir ve yatırım yapılabilir bir ortam olabilir mi?
Durun, acele etmeyin. Nasılsa bu soru da unutturulacak. Siz en iyi hakem meselesini tartışın. Çünkü şiddet bile o zaman aklımıza geldi.