<p><em><strong>DİE denilince aklınıza ne geliyor? Devlet İstatistik Enstitüsü… Gençler hatırlamaz; ama bugünkü TÜİK kurulmadan önce, ülkedeki istatistikleri derleyip, yayınlayan kurumumuzun adı. Belki biraz gecikmeli, geriden takip eden ama verilerin doğruluğundan şüphe etmediğimiz kurum.</strong></em></p>
<p>Talihin acı tesadüfüne bakın ki; bugün en çok üzerinde duracağımız konular, açıklamalarıyla büyük ölçüde tartışmalı olan kurumun; yani TÜİK’in eski versiyonunun baş harflerini oluşturuyor.</p>
<p>Benim DİE’den kast ettiğim, elbette tahmin edeceğiniz gibi istatistik kurumu değil. Son üç haftadır gerek yazılarımda, gerekse programlarda altını çok net çizdiğim üç kritik kavramın baş harflerinden bahsediyorum.</p>
<p>İfademi tekrar hatırlatayım: Türkiye, Ağustos ayının ortasından itibaren üç ana başlığı tartışacak. Döviz, işsizlik ve enflasyon…</p>
<p>Dövizle ilgili yaşananlar açık. İşsizlik ise had safhada ve can yakmasına rağmen bugün yine alay eder gibi 331 bin kişi azaltılarak yüzde 12,9 gerçekleşti. Mayıs ayında, yani pandeminin ortasında işsizlik oranlarının düştüğünü iddia edip, ondan sonra da ‘neden kimse bana güvenmiyor’ diye soramazsınız.</p>
<p>Keza aynı durum enflasyon için de geçerli… Dövizdeki sıçramanın da Merkez Bankası’nın beklenti anketini açıklamasının ardından başladığını hatırlatırım. İnsanların gerçeklerini yok saymasını isteyerek, aklıyla alay edercesine düşürülen bu oranlar, ne yazık ki bir körlük içerisinde Türkiye’yi DİE ekonomisine doğru sürüklüyor.</p>
<p>Ama ekonomi yönetiminin Rockefeller Gazetesi gibi farklı bir ülke çizdirip, sonra da bu gerçek dışılığa inanması sorunları ortadan kaldırmıyor ve gerçekleri de değiştirmiyor.</p>
<p>Türkiye’de insanlar enflasyon baskısı altında inim inim inlerken, yükselen fiyatlara yetişemiyor. Ama ekonomi yönetimi enflasyon yok dememek için ‘önümüzdeki süreçte düştüğünü göreceksiniz’ deyip, temmuz ayıyla birlikte de hamleyi yapıyor.</p>
<p>Geçim sıkıntısı içinde boğuşan alım gücünü yitiren insanlar hem ekonomik ortamdan hem de işsizlik rakamlarının açıklandığı pandemi sürecinden kaynaklanan durumla işsiz kalıyor. Ekonomi yönetimi ‘işten çıkarmaları yasakladık ya’ diyerek savunma yapıyor.</p>
<p>Oysa daha fenası insanlar yüz kızartıcı olarak nitelendirilen maddeden işlerini kaybederlerken, hem işsizlik maaşı haklarını yitiriyorlar; hem de bir daha iş bulmaları olanaksız hale geliyor. İşi davaya götürseniz; zaten o dava sonuçlanana kadar açlıktan ölürsünüz.</p>
<p>Döviz ise herkesin gözü önünde yaşanıyor. Sıkıntıyı sadece bir dalgalanma olarak nitelendirip; döviz ihtiyacını yok sayan bir yaklaşım içerisinde insanları çaresizlikleriyle baş başa bırakan bir yönetim metodu sergileniyor.</p>
<p>Oysa hiçbir istatistik gerçeği değiştirmez. İstatistik gerçekleri yok saydıracağınız bir araç değil; gerçeği görerek sorunları yöneteceğiniz bir vasıtadır. Ama rakamlar ekonomisi ne yazık ki, ekonomi yönetimine daha cazip geliyor. Sahayla makas açılmasına rağmen…</p>
<p>Günün sonunda da ülke DİE ekonomisine sürükleniyor. Yani dövizin, işsizliğin ve enflasyonun gölgesinde ‘Devletten İcralık Ekonomi’ dercesine…</p>