<p><strong><em>Türkiye reel sektör açısından çok zor bir 2019 senesi geçirdi. Fakat bu zorluğun ötesinde, ders çalışmak ve bazı şeyleri düzeltmek açısından da fırsat olacak bu yılı ders çalışmadan geçirdiğimiz son gelen verilerle birlikte alenen ortaya çıkıyor.</em></strong></p>
<p>Geçen sene her ay bir önceki aya göre ihracatımızı arttırdığımızı konuştuk. Dış ticareti tersine çevirdiğimizi övüne övüne anlattık. Bunun üzerinden cari açık problemini hallettiğimiz gibi bir algı yönetimi yapıldı.</p>
<p>Fakat o dönem söylediklerimizin ve ders çalışmazsak bu sorun işler hareketlendiğinde tekrar önümüze gelecek söylememizin hiç dikkate alınmadığını rakamlarla bir kez daha görmekten üzüntü duyacağımız bir sürece girdik.</p>
<p>Aralık ayı itibariyle dış ticaret açığı tekrar yükselişe geçti. TÜİK ve Ticaret Bakanlığı’nın verilerini baz aldığımızda Aralık ayında açığın yüzde 57,6 oranında artarak 27,7 milyar dolardan, 4,3 milyar dolara çıktığını gördük.</p>
<p>Öncelikle madalyonun iki yüzü var. Bunlardan birincisi 2019 senesini neredeyse tamamen stoktan satışla geçiren reel sektörün, yeniden üretim için hareketlenmesi güzel. Fakat madalyonun ikinci yüzünde bu üretim hamlesinin dış ticaret açığını tetikliyor olması, üretim yapımızda hiçbir iyileştirme yapmadığımızın da kanıtı...</p>
<p>Yani halen üretim için ithalata muhtaç yapımızın sürdüğü, iç tedarik oranlarının arttırılması adına gerekli hamleleri yapmadığımızı dış ticaret açığının üretimle birlikte hareketlenmesi bize net biçimde anlatıyor.</p>
<p>Aralık ayında toplam ihracat içinde sanayinin payının yüzde 93 olması, üretme eyleminin başladığını, başlamasıyla birlikte de sorunun önümüze geldiğini bize gösteriyor. Ne yazık ki geçen aya kadar artı veren değerlerin, açık noktasına düşmesi, Aralık ayı itibariyle de ivmesini arttırması üzülsem mi, sevinsem mi cinsinden bir çelişkiyi de önümüze koyuyor.</p>
<p>Ayrıca üretim artışı şayet kapasite kullanım oranlarının yükselmesiyle birlikte okunduğunda, iç piyasası daralmış, perakende satış noktaları stokla şişmiş, ihracat pazarları da korumacılığın etkisinde, daha da katma değersiz hale gelmiş reel sektör için uyarı niteliğinde.</p>
<p>Çünkü tekrar stok bazlı üretim yaptığı, stok maliyetine gireceğini bize anlatıyor. Eski yıllara oranla bu maliyet belki can yakacak seviyede değil. Tam buna sevinecekken, enflasyonist ortam gerçeğinin tekrar önümüze geldiğini görüyoruz.</p>
<p>Reel sektör şayet satma kapasitesinin üzerinde üretim yapıyor ve stok maliyetinden korkmuyorsa, bu önümüzdeki süreçte enflasyonist bir ortam oluşacağının ya da dövizde kur riski gördüğünün ve ‘ne üretsem kazançtır’ yaklaşımının geri döndüğünü söylüyor.</p>
<p>Velhasıl kelam pembe hayaller içinden çıkıp gerçekle yüzleşme zamanı. Tam bir yılı boşa geçiren ekonomi yönetimi, kendini de, toplumu da kandırmayı bırakıp, dış ticaret açığının hızla artışa geçtiği bu günlerde, geç kalmadan yerlilik oranı hamlesine girmelidir. Yoksa bu sadece dış ticaret açığı olarak kalmaz. Cari açık ve finansmanı sorununu da tekrar önümüze getirir.</p>