<p><em><strong>Türkiye, Çin’den ithalatını yuan cinsinden yapabilecek. Merkez Bankası bununla ilgili anlaşmanın sağlandığını duyurdu. Şimdi hep beraber buna mutlu mu olacağız? Şu bir gerçek ki Türkiye’nin dolar problemi var. Ne yaparsa yapsın da günün sonunda o doları bulmak zorunda.</strong></em></p>
<p>Fakat yüksek bedelle swap yapmak ya da son örnekte olduğu gibi yuan cinsinden ithalat yapabilmek sorunun çözümü mü? Belki vatandaş nezdinde bu tip yanılgılara düşülebilir; doğaldır da...</p>
<p>Ama bir ekonomi yönetiminin bu tip açılımlarla kısa vadede çözüm bulamayacağını bilmesi lazım. Dersi kaçırmış öğrenci gibi, yaptığı hamleyi çözüm zanneden bir anlayıştan kurtulamadığımız sürece biz döviz bağımlılığımız nedeniyle daha çok dayak yeriz.</p>
<p>Gerçi mesele sadece ekonomi yönetimine özel değil. Muhalefetin içinde de, bürokratlar arasında da, iş dünyasında da benzer bir şaşı bakış söz konusu. Zannediyorlar ki, dolar dışında bir para birimiyle ticaret yaptığımızda sorunlar çözülecek.</p>
<p>Oysa sorunun gerçek nedenine neşter vurmadan çözüme kavuşmak asla mümkün değil. Bugün dolar bağımlılığı olan Türkiye ekonomisinin, yarın yuan, ruble, avro ya da başka bir para birimine olan açmazını konuşuyor oluruz.</p>
<p>Günün sonunda köşeye sıkışmışlığımız, siyasetten ekonomiye kadar manevra kabiliyetimizi yitireceğimiz gerçeğini değiştirmiyor. Defalarca yazdık çizdik anlattık; ama halen aynı kafayla yol alınmaya devam ediyor.</p>
<p>Bir de şöyle bir düşünce var: “ABD kötü, onlar yapar; ama Çinliler emperyalist değil, yapmaz.” En hafif tabirle dünyanın en saf yaklaşımı olarak nitelendirebileceğim bu bakış açısı, Türkiye’yi bu kısır döngüden asla çıkaramaz.</p>
<p>Çünkü emperyalist olmak öyle doğuştan gelen bir özellik değil. Güçlenmek, gücü eline geçirmek, daha sonra güç zehirlenmesine girerek, gücü elinde tutmak adına yapılan doğal bir süreç. Hoş değil, ama böyle. Yani bugün ABD’den beklediğiniz her şeyi yarın başka bir ülkede aynı özellikler oluşursa bekleyin.</p>
<p>Önemli olan burada birilerinin güçlenmesi, güç kaybetmesi değil, dünyada gücün, güç zehirlenmesi yaratmayacak ölçüde dengeli dağılmasıdır. Şucu ve bucu oynayan ülkeye, meselenin bu boyutunu nasıl anlatacağız bilemiyorum ama Türkiye’nin hayrına olan budur.</p>
<p>Tekrar en başa döner ‘döviz bağımlılığı nasıl azalır’ sorusunu ortaya koyarsak yanıtı çok belli. Dış ticaret dengesiyle... Üreten, ürettiğiyle kazanan, üretiminde dış tedarik oranı düşük olan, aldığından çok sattığıyla değil, harcadığından çok kazandığıyla bir performans koyan yapı ancak döviz bağımlılığını azaltır.</p>
<p>Daha basit anlatımla kazanan bir ekonominiz yoksa, bugün dış gücün silahını dolar, yarın yuan olarak görürsünüz. Ama sizin kaderiniz değişmez. Şimdi oturup bunun için ne yapıyoruz onu konuşalım. Hamaset, dolar ihtiyacını ortadan kaldırmıyor.</p>