<p>Düşünün ki meyva alacaksınız. Köşede, her zaman alışveriş yaptığınız manavın işleri bozulur ve artık ihtiyaçlarınızı karşılayamayacak noktaya gelirse ne olur? Hemen bir başka dükkandan ya da semt pazarından satın alırsınız.<br /><br />Ve yine düşünün ki sokağınızdaki su borusu patladı. Belediye de iflas noktasında, kıpırdayamıyor. Ne yaparsınız? Bunun alternatifi var mı? Gidip bir başka ilin belediyesinden gelip su borunuzu tamir etmesini isteyebilir misiniz? En iyi ihtimalle hükümetin devreye girip yapması lazım.<br /><br />İşte bu iki örnek kamuya ait görevlerin devredilemeyeceğini ve hassas başlıklar olduğunu basitçe gösteriyor. Türkiye’de özelleştirme adı altında kamunun yerine getirmesi gereken anayasal gereklilikleri bile özel sektöre devredeceğini düşünen bir zihniyetin bizi getirdiği noktadayız.<br /><br />Bu örneklerle mukayese edilemeyecek bir başlıktan söz ediyorum. Eğitim… Hem çocuklarınızın, hem memleketin geleceği adına, kamu idaresinde yerine getirilmesi gereken bir görev.<br /><br />Müfredatı kendi içinde ayrıca tartışmalı, içi boşaltılan, çocukları geleceğe hazırlamaktan çok, sınav başarısına odaklayan ve defaten yap boz tahtasına çevrilen, yıllarca sorunsuz tek bir sınav yapmayı başaramayan eğitim sisteminin, pandemide uzaktan başlığı altında bir kez daha içi boşaltıldı. Bunu ayrıca tartışırız ama konumuz eğitime ulaşabilme.<br /><br />Yıllar içerisinde bilinçli yöntemlerle temel eğitimi özel sektöre devreden bir yaklaşımla, geldiğimiz noktada parası olanın okuyabildiği, olmayanın nitelik sorunu yaşadığı bir fotoğrafın içine düştük.<br /><br />Eskiden ortak bir eğitim dili ve kalitesiyle, mahalle mektebine gidebilen çocukların şimdi diploma kaygısıyla velilerini borçlandırıp batırdığı bir özel okullar cenderesinde, niteliksiz eğitime para ödeme gerçeğini yaşadığını görüyoruz.<br /><br />Dünyada da böyle diyerek büyük bir yalanla süslenen, devlet okullarında olanaklar kısılarak öğretmenlerden velilere kadar herkesi özel okullara yönlendiren bir zihniyet, şimdi pandemi sürecinde de çocuklara ‘mış gibi’ bir eğitim verdiğini söylüyor.<br /><br />Peki o çok güvenilen özel sektöre ne oldu? Tüm Girişimci Emlak Müşavirleri Derneği Başkanı Hakan Akdoğan’ın verdiği bilgilerden anlıyoruz ki, 2020 ve 2021 yıllarında 938 özel okul kapandı; 882 özel okulsa devredildi.<br /><br />Bunlar dükkan değil; içinde çocuklar okuyor. Onlara ne oldu? Kapanan ve devredilen okullardan toplamda 49 bin 954 öğrenci devlet okullarına geçti. Peki yıllarca ihmal edilen, özel okullara yönlenilsin diye bilerek iptidai bırakılan, öğretmenlerini de özel okullara kaptırılan, orada da öğretmen gibi değil işçi gibi çalıştırılan, ama eğitimcisini kaybeden devlet okullarında istenen eğitim verilebilecek mi?<br /><br />Yine Akdoğan’ın verdiği bilgilere bakılırsa, içlerinde 100 milyon TL’lik okullar da, 500 bin TL’lik anaokullar da var. Yine belirteyim uygulanan eğitim kalitesi ayrı bir dram. Ama sadece fiziki koşullar açısından bile baksanız büyük bir tehlike söz konusu.<br /><br />Şimdi başa dönüp tekrar soralım. Anayasal bir hak olan eğitim özel sektöre devredilebilir bir başlık mı? Eskiden de özel okullar vardı. Ama kimse göndermek zorunda değildi. Çünkü devlet okullarından mezun olanlar, minimum eğitime ulaşabilecek noktadaydı. Ayrıca özel okullarda da çok büyük farklılık olmazdı.<br /><br />Sadece bazı sosyal yeteneklerin geliştirilebilmesi adına olanakları vardı. İsteyen ve gücü olanlar bu tercihi yapardı. Ama bu iktidar döneminde eğitimin ve kamu okullarının öyle bir içi boşaltıldı, bir taraftan da sistemle oynanarak veliler korkutuldu ki, borç harç özel sektöre çocukları göndermeye çalışan, icralık insanlar yaratıldı.<br /><br />Bugün ise eğitimde içerik depremine, bir de fiziki deprem eklenmiş vaziyette. Eğitim ki telafisi mümkün olmayan bir başlık. Dünyanın çocuklarını geleceğe hazırladığı bir çağda, temel eğitimi verebilmekten mahrum noktaya geldiysek, şimdi iktidarın oturup eseriyle baş başa bunun özeleştirisini yapması gerekmiyor mu?</p>