<p><strong>Türkiye ekonomisinin son yıllarda sezonu gelmesiyle birlikte bitmek bilmeyen tartışma konularından biridir fındık… Fındık fiyatları açıklanır; ardından tartışma başlar, o sezon kapanır ve gelecek sezona kadar yine her şey aynı devam eder ve rutin olarak da gündeme gelir.</strong></p>
<p>Şimdi bu meselenin rutinleşmesi sizi yanıltmasın. Türkiye’nin gerek kendisi, gerekse de türev ürünleri itibariyle en önemli ihraç kalemlerinin başında gelecek, dünya üretiminde de neredeyse tekel olduğu, ama fiyat belirleyemediği bir üründen söz ediyoruz.</p>
<p>2003 senesinde o dönemin Fiskobirlik yönetimi esasen tüm bu tartışmaların başlangıç noktasını oluşturuyor. Fındıkta var ve yok yılları vardır. Var yıllarında fiyat düşerken, yok yıllarında artar. 2003 senesinde var yılında doğru bir yönetimle çok iyi fiyat alındı.</p>
<p>İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Neredeyse Fiskobirlik devre dışı bırakıldı. Ödemeler TMO üzerinden yürütülür hale geldi. Sonra TMO’nun da seçim üzeri para dağıtıp, ortada çok gözükmediği bir döneme girdik.</p>
<p>Bu aşamada Zapsu ismini özellikle zikretmek gerekiyor. O süreçte başta Avrupalı tekeller olmak üzere, fındık üreticisini çaresiz bırakan politikaların temelinde bu isim var. Bugün geldiğimiz noktada ise ürettiğinden yeterli parayı kazanamayan, genellikle büyük çikolata üreticisi tek bir İtalyan firmasına bağlı çalışan ve bu nedenle de yeterli parayı kazanamayan bir üretici kitlesi oluştu.</p>
<p>Her hasat dönemi çıkarılan dedikodularla, dağ taş fındık doldu denilip fiyatla oynanan ve insanları paniğe sevk edip elindeki malı ucuza kapatan aracılar ortaya çıktı. Şimdi bu aşamada madalyonun tersini de göstermek lazım.</p>
<p>Fındık üreticisi teşkilatların da bu aşamada yeterince çalıştığını söylemek güç. Mesela bugün İtalyanlar fındığı almasa, üretimi nereye satacakları konusunda ciddi bir hazırlıksızlık içindeler.</p>
<p>Tüm bu süreç yılan hikayesi tadında devam ederken son iki ayda 641 milyon dolarlık ihracat açıklaması geldi. Açıklamayı yapan Karadeniz İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı İlyas Edip Sevinç idi.</p>
<p>Verdiği rakamlar güzeldi. Bir önceki sezona göre miktar bazında yüzde 72’lik değer bazında da yüzde 106’lık bir artıştan bahsediyordu. Son derece güzel bir performans. Fakat soru şuydu: Acaba bu rakam üreticinin cebine nasıl yansımıştı? Yani üretici para kazanmış mıydı?</p>
<p>Ben de radyo programımda TÜMKÖYSEN Ordu Şube Başkanı Zekai Sağra’ya bağlanarak soruyu yönelttim. Sağra da ortaya konulan performansın son derece iyi olduğunu, ama üreticinin yeterli parayı kazanamadığını belirtti.</p>
<p>Kamunun 15,5 TL’lerde maliyet açıkladığı ortamda, regülatör kurum olan TMO’nun 16,5 TL fiyat vermesini eleştiren TÜMKÖYSEN Ordu Şube Başkanı, şu an doğru işler yapılsaydı durumun farklı olacağını savundu.</p>
<p>Mesela şu soruyu sormamız gereğine dikkat çekti: 641 milyon dolar iyi bir rakam. Ama bizim neden 1 milyar dolar değil diye tartışmamız gerekiyor. Açıklanan fiyat yetersiz. Şu anki maliyetlerle ve üreticinin kazanması için gereken rakamların 25 TL’ler civarında neden olamadığını sorgulamamız lazım geldiğini söylüyor.</p>
<p>Son derece haklı bir talep. Dünyada üretim konusunda tekel olacaksınız ve fiyat belirleyemediğiniz gibi, neredeyse maliyetine satacaksınız. Bunun açıklanabilir bir tarafı yok. Zekai Sağra çözüm için, üreticilerin mutlaka kooperatifler çatısı altında buluşması ve ortak hareket etmesi, panikten uzaklaşması gereğine dikkat çekerken, tekele teslim olmamanın yolunun da bu olduğunu belirtti.</p>
<p>Daha da önemlisi dünyada hakim ürünlere sahip devletlerin yaptığı gibi, fındık konusunun da hükümet nezdinde stratejik ürün ilan edilmesi ve politikaların da buna göre belirlenmesi gereğine dikkat çekti.</p>
<p>Bence nokta atışı tespitler ve haklı talepler. Artık yılan hikayesine dönen bu konuyu çözmek ve yerli-milli diye ortaya çıkıldığı bugünlerde gerçekten üreticiyi savunarak kalkındırıp, ülkeye de, üreticiye de para kazandıracak modeller geçmek gerekmiyor mu?</p>