Gelirlerin giderleri karşılamaktan hızla uzaklaştığı ülkemizde, gelir adaletsizliğinin de büyüyerek bozulduğunu görüyoruz. TÜİK 2022 yılına ilişkin gelir dağılımı istatistiklerini açıkladı ve gözüken manzara o ki fark dokuz kata yaklaştı.
Nüfusun ilk 20’si neredeyse üretilen gelirin yarısına hakimken, geri kalanın da arasında büyük uçurumlar kalmadığı, ortalama hane gelirinin 14 bin TL civarında dolaştığını görüyoruz. Ayrıca bunun 2022 yılı verisi olduğunu da hatırlatırım.
Ondan çok daha fazla zorluk içinde geçen 2023 senesi ve açıklanan enflasyon kadar dahi insanların gelirine zam yapılmadığı 2024 sonu ortaya çıkacak tablo bugünden daha fazla korkutuyor.
Bu mesele sadece geçim problemi değil. Toplumsal iktisadi barışın da bozulduğu anlamına geliyor ki, 2,5 katı arttırılan bir bütçede 3 trilyon TL’yi aşkın KDV ve ÖTV tahsilatı yapmaya niyetlendiğiniz insanların, kayıt dışına kaçacağı gerçeğini bir kez daha bize kanıtlıyor.
Bu saatten sonra mesele sadece dolaylı vergi gelirlerindeki düşüş riski değildir. Bununla birlikte bankacılık sistemine olan ödemeler de risktedir. Nitekim daha 2024 yılının ilk ayının sonuna yaklaşırken günde ortalama 25 bin icra dosyasının kayıtlara geçmiş olması, yıl adına bize fikir veriyor.
Halen geliri düşük insanlar üzerinden kurgulanan bir ekonomik mücadelenin sonuç alma ihtimalinin olmadığını göremeyen bir ekonomi yönetimi, sistemi kayıt dışını besleyecek halde sürüklerken, insanların borç ödemeyi bırak, karnını doyuracak mecalinin kalmadığını dahi ortada.
Şimdi böylesine bir tabloda dahi, kürsülere çıkıp uçup kaçtığımızı anlatanların şapkayı önüne koyup, biraz düşünmesi gerekiyor. Kimse bu gelirin yarısını alanlar masaya yatırmalıdır. Hakkıyla para kazanana lafım yok.
Fakat rekabetin eşitliğinden, gerçekçi bir denetime, gerekçesiz zenginleşmeden anormal ev fiyatlarından olduğu çok belli olan çamaşır makinesi uygulamalarına kadar her alanın mercek altına alınması gerekiyor.
Daha iki üç yıl öncesine kadar ilk 20 gelir grubu ile son 20 arasındaki fark 5 katı iken, bunun olumsuz neticelerini tartışırken, bunun iki katına yakın oranda makası açması, önemli bir problemdir ve hamasetle kapatılamayacak kadar kritik bir konudur.
Şimdi enflasyonla mücadelenizden, ekonomideki üretim odaklı bakmayışınıza kadar her şeyin tekrar gözden geçirilmesi ihtiyacı vardır. Aksi takdirde bu fark, önemli problemleri de beraberinde getirmeye gebedir.
Türkiye ekonomisini oturduğu yerden yönetip, apartman görevlisinin bile söylediklerinden ders almayanların, sadece rakam tutturmak uğruna, vatandaşını feda edenlerin ekonomiyi yorumlarken, TÜİK verilerini konuşurken iki kere düşünmesi gerekiyor. Zira bu gidiş, gidiş değil.