USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

HAKİKİ MAĞDUR

29-05-2019
<p>YSK tarafından iptal edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlık seçimi 23 Haziran’da yeniden yapılacak. Bilindiği gibi 18 gün başkanlık makamında kalan Ekrem İmamoğlu: haksızlığa uğradığını seçim çalışmalarında sıklıkla kullanmaya başladı.</p> <p>Mağduriyet temasının Türk toplumunda karşılık bulacağı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan örneği ile karşımızda duruyor. Bu bakımdan Ekrem İmamoğlu’nun mağduriyet eksenli tanıtım çalışması zaten bekleniyor. Ancak diğer aday Binali Yıldırım’ın aynı kavramı ısrarla kullanarak seçmeni etkileme gayreti iki aday arasında “mağdur kim?” kavgasını başlatacak.</p> <p>Her iki aday da haksızlığa uğradığını seçmene ispatlayarak ipi göğüsleyeceğini biliyor. Dolayısıyla değişik anekdot ve argümanlar, kazanmak adına yoğun bir şekilde kullanılacak.</p> <p>Başkanlık seçimini on üç bin oyla kazanan Ekrem İmamoğlu iktidar hipnozuyla seçim iptal edilince mazbatasını iade etti.  Hukukun katledildiği bu süreç sonunda seçimin yenilenmesine karar verildi.  Gerçekte siyasi ama hukuki denilen tartışmalar uzun müddet halkın önünde cereyan etti.</p> <p>Bu bakımdan İmamoğlu’nun mağduriyet yarışında daha avantajlı olduğu ortada.</p> <p>İşte Binali Yıldırım tarafından “oyumuzu çaldılar” teranesi ile mazlum rolü oynaması seçmene verilen mesaj anlamı taşımaktadır. Gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerekse Binali Yıldırım’ın “hırsızlık” teması üzerine kurdukları seçim stratejisi, 31 Mart seçimlerinde kullandıkları “Beka” kavramını hatırlatıyor. Seçmen üzerinde müspet etki yapmadığı gibi antipati yarattığı söylenebilir.</p> <p>23 Haziran’a giderken Cumhur İttifakı’nın çok sıkıntılı olduğunu görüyoruz. Oluşturulmaya çalışılan hareketli ve enerjik aday imajı Binali Yıldırım’ın üzerinde sakil kaldı. “Oylarımız çalındı” feryadı seçmende karşılık bulmadığı gibi tersine trajikomik duruma düştü. Sonuçta Sarayın iradesiyle- fermanıyla adaylık tutmadı. Ancak farklı yöntemlerle sonuç almaya çalışacaklar.</p> <p>Sandıkta kazanma şansının zayıflamasıyla gerçek mağdurun Binali Yıldırım olacağı anlaşılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığının, daha önceki görevleri düşünüldüğünde tenzili rütbe olduğu ortada. Uzun yıllar Ulaştırma Bakanlığı yaptı. Doğruluğu tartışılan büyük bütçeli yatırımlarla ismi hep gündemde kaldı. Parti içi görevleri dışında son Başbakan olarak siyasi tarihimizde yerini aldı. Yaptığı kusursuz emanetçilikle ülkemizin rejiminin değişmesine büyük katkılar sağladı. Adına “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denilen yeni düzenin Tek Adamdan sonra en önemli makamı olan Meclis Başkanlığı görevini deruhte etti. Bütün bu debdebeli ve asude makamları bırakıp, yoldaş olmanın vefası ve diyeti uğruna Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu. Bu ülkenin 2. adamı  olarak, devletin ricali ve  bütün imkanların seferber edildiği makamdan, protokol sırası Vali’nin arkasında olan konuma gerilemek, gerçekten mağduriyettir.</p> <p>Yaptığı bütün dış temas ve ziyaretlerde, Devlet Başkanlığı protokolüyle karşılanıp, gönderilen, tahsis edilen özel uçakla yurda döndüğünde Bakanlar, Vali ve Belediye Başkanları, bütün üst düzey devlet ve parti görevlilerinin “hoş geldiniz” demek için sıraya girdiği makamı bırakıp, Belediye Başkan adayı olmak(!)… Bu fedakarlığın(!) sebebini kendisi ya da Sayın Cumhurbaşkanı hatıralarını kaleme alırsa belki öğreniriz.</p> <p>Böylesine kudretli mevkileri bırakmasına rağmen, talip olduğu makama seçimle gelmesinin zorluğunu gören Binali Yıldırım, “mağdur benim” demekte yerden göğe kadar haklı. Gönül indirdiği Belediye Başkanlığı seçimini kazanmanın çetrefil hale gelmesini gördükçe haksızlığa uğradığını söylemesi, kötü talihine ettiği sitem olsa gerek.</p> <p>Bıraktığı önemli makamların yanı sıra, sahibi olduğu söylenen büyük servetinin imkanlarından torunlarıyla birlikte istifade edeceğini düşünüp emeklilik hesapları yaparken, bu yaşta genç ve dinamik bir rakiple yarışmak kolay olmasa gerek.</p> <p>Yeniden yollara düşüp kapı kapı oy istemenin zorluğu bir tarafa, basına ve seçmene sevimli ve sempatik görünebilmek için eski alışkanlıklardan vazgeçmek, reklam danışmanlarının talimat ve direktifleriyle rol yapmak  eminim çok ağır geliyordur.</p> <p>Düşünün: iftarda ayrı sahurda ayrı görüntü ve demeç vererek kazanma ihtimalini yükseltmeye çalışacaksınız.  Bütün bu fedakarlıklara rağmen esas “kabus” seçim kaybedilirse yaşanacak. </p> <p>Belediye Başkanlığı seçimini kaybetmiş Binali Yıldırım’ın ailesi ve siyasi çevresi bu durumu nasıl karşılayacak? Adeta siyasi intihar demek olan fedakarlığı takdir edilecek mi? En azından ayrıldığı Meclis Başkanlığı’na yeniden dönebilecek mi? Aksi halde bir Devlet Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığıyla iktifa edecek mi?</p> <p>Bütün bunları düşündüğümde Binali Yıldırım’ın “gerçek mağdur benim” sözüne yürekten katılıyorum.</p> <p> </p>
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?