USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

İSTANBUL DEĞİL TÜRKİYE

30-05-2019
<p>Siyasi başkent Ankara, turizm başkenti Antalya; kültür ve ticaret başkenti İstanbul'un 31 Mart seçimleri sonucu kaybedilmesi AKP adına, başlangıcın sonunu düşündürmeye başladı. Bu metropol kentlerin anılan özellikleri yanında büyük bir nüfusu barındırıyor olması çok yakında kapanacak bir dönemi anlatıyor gibi. Mevcut iktidar da tehlikeyi anladığı için İstanbul seçimlerini iptal ettirmek suretiyle siyasi ömrünü uzatmaya çalışıyor. Zira İstanbul demek, gerçekte AKP iktidarı demek. Bu gerçeği iliklerine kadar hisseden parti kurmayları kanuni, ahlaki ya da vicdani hiçbir endişe taşımadan, görmediğimiz ve görmek istemediğimiz her yolu deneyerek seçime hazırlanıyorlar.</p> <p> Öyle ki AK trollerden parti yöneticilerine, bakanlardan adaylara kadar; kendi tabanlarında da infiale sebep olan yöntemlerle sonuç almaya çalışıyorlar.</p> <p> Bir taraftan Suriye ve Irak'ta operasyonlara hız verdiklerini anlatıyor, diğer yandan askerlik süresini kısaltıyor. Bir yanda terörle mücadeleyi beka çizgisine taşıyor, diğer yanda 8 yıldır görüştürmedikleri avukatlarını Apo'ya gönderiyor. Seçimin iptalini hırsızlık gerekçesine bağlıyor, Yüksek Seçim Kurulu’nun gerekçeli kararında böyle bir ifadenin olmadığı sorulduğunda, hırsızlık iddiasını siyasi anlamda kullandığını söylüyor.  Kamera kayıtlarında var olduğunu söyledikleri oyların çalınma görüntülerini getiremiyorlar. Tıpkı Kabataş yalanı gibi bu konunun da gerçek olmadığı ortaya çıkıyor.</p> <p> Binali Yıldırım emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını seçim sonrası çözeceklerini söylerken Sayın Cumhurbaşkanı bu konuyu kesin bir dille kestirip atıyor. Seçim tarihi olan 23 Haziran AKP ricali açısından sanki bir milat.</p> <p>Ubercilerin ya da taksicilerin sorunları, minibüsçülerin ya da kamyoncuların meselesi, hasılı aklınıza gelen ve konunun çözümü seçimden sonraya erteleniyor. Seçmen elbette 25 yılda halledilmeyen bu sorunlara seçim sonrası için verilen randevunun anlamını iyi biliyor.</p> <p> Genel Başkan Yardımcısı Numan  Kurtulmuş'un seçmene niyazı ilk defa karşılaştığımız ilginç bir örnek: “Hele siz küskünlüğünüzü, kırgınlığınızı bir tarafa bırakıp oylarınızı verin. 23 Haziran sonrası eksiklerimiz, hatalarımız ve yanlışlarımız için tevbe istiğfar ederiz”. Bu tespite rağmen, istifanın akla getirilmemesi ülkemizin siyasi düzeyinin açık itirafıdır. Bütün gelişmiş ülkelerde hata, kusur, yanlış, iktidarları değiştirir. Ancak ülkemizde kendisini bulunmaz Hint kumaşı zanneden siyaset bezirganı, geçici olarak oturduğu koltuktan ömrünün sonuna kadar kalkmamak adına, her türlü yüzsüzlük ve arsızlığı yapmaktan çekinmez.</p> <p> 23 Haziran İstanbul seçimi AKP tarafından hayat manat meselesi haline getirilirken, 31 Mart seçimleriyle Millet İttifakı tarafından kazanılmış belediyelerin, görevlerini sürdürebilme imkanı da aynı seçime endeksli hale geldi. </p> <p>Yürüttükleri kampanya, ortaya koydukları strateji ve kullandıkları üslup tamamen korku ve tehdit üstüne kurulu. Bu süreç sonucunda seçimi kazanmaları halinde neler yapacaklarını tahmin etmek zor olmasa gerek. Başta Ankara ve Antalya olmak üzere Adana, Mersin ve diğer illerde başkanları çalıştırmamak için her yolu deneyeceklerdir. Belediye meclislerinde çoğunluğun kendilerinde olmasını fırsat addederek, sürekli engeller çıkartacak,  Başkanları bıkkınlık ve karamsarlığa iterek istifaya zorlayacaklar. Yasaların iktidar lehine yorumlandığı bu sistemde mücadelenin güçlüğü yanında her türlü iftirayı atacak tiynetteki mahlukatın çokluğu çaresizliği artıracak. Belden aşağı vurmakta zerre kadar beis görmeyecek bu güruh, şiddete başvurmaktan geri durmayacak. Bütün bu entrika ve iftiralara rağmen mücadeleyi sürdürecek başkan, nihayetinde açığa alınıp yerine kayyum atanacak.</p> <p>Eminim 31 Mart’ta seçimi kazanan Millet İttifakı Belediye Başkanları, 23 Haziran’da İstanbul’un AKP tarafından alınması halinde anlatmaya çalıştığımız uygulamalarla karşı karşıya kalacak.</p> <p>Hal böyle olunca Ekrem İmamoğlu’nun çabalarına el birliğiyle katkıda bulunmak gerekir. Başta sandık güvenliği ile ilgili tüm çalışmalara teknik düzeyde katılım gerçekleşmeli. Bulundukları şehirdeki Barolar’da gönüllü avukatların seçim bölgesine intikali sağlanarak, hukuki denetim ve müşahade yoğun bir şekilde yapılmalı.</p> <p>Ayrıca imkanlar zorlanarak tecrübeli sandık görevlileri İstanbul’a taşınmalı. Yapılması muhtemel her türlü sandık hırsızlığını önlemek adına 31 Mart’ta olduğu gibi torbaların üstünde gerekirse yatacak gönüllüler de seçim bölgelerine götürülmeli.</p> <p>Bütün bunların yapılması halinde sandık ve seçim güvenliği sağlanacak ve adalet tecelli edecektir.</p>
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?