<p><em><strong>Türkiye reel sektör desteklerini konuşuyor. 3 kamu bankasından kredilendirme, vergi prim ötelemesi ve benzeri... Hatta mücbir sebep kavramı dışında kalanların Ankara diplomasisi bile başladı.</strong></em></p>
<p>Mesela bir çoğu neden mücbir sebebe konu olmadıklarını anlayamadılar. Türkiye’de reel sektör içinde etkilenmeyen var mı? O zaman neden borç ve yükümlülüklerinin ötelenmesi bakımından bazıları mücbir sebep kapsamına alındı da, diğerleri öksüz bırakıldı?</p>
<p>Kimse bu konuda bir şey söylemiyor; ama işin dışında kalan sektörler, bilhassa üretici gruplar kaynıyor. Her biri yazışmaları hızlandırdılar ve içlerinde bu konuyu nasıl gündeme getireceklerinin tartışmasını yürütüyorlar.</p>
<p>Bu işin sessiz sedasız yürütülmesinin bir kaç nedeni var. Bunlardan birincisi yüksek sesle dile getirmeye korkuyorlar. İkincisi olası bir çözüm kapısının aralık olduğunu düşünüyorlar. Üçüncüsü de bu ortamda seslerini yükselterek fırsatçı gibi gözükmek istemiyorlar.</p>
<p>Ama günün sonunda çok ciddi bir mağduriyetle karşı karşıya kalacakları, bunun da işsizlik başta olmak üzere birçok yeni başlığı gündeme taşıyacağı açık. Mücbir sebep kapsamında sektörleri sıralamak yerine, tüm reel sektör ibaresini kullanmanın bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.</p>
<p>İkinci konu da üç bankadan verilen kredi olanağı... Açıkçası can suyu olabilir; fakat bu kredilerin geri ödenmesine yönelik sıkıntılar olacağı da belli. Yani destek yerine kredileri zorlamak, sadece kısa zamanda nefes alan, ama bankalara biraz daha maliyetli borçlanan bir reel sektör yaratmaya neden olacaktır.</p>
<p>Bu da bence yine gözden geçirilmesi gereken başlıklardan bir diğeri... Herhalde bir atlama ya da yanlışlık oldu veya konuyu yorumlamada bir hata yapıldı diye düşünüyorum. Ne diyordu Seksenler dizisindeki Nurten karakteri? ‘Ben demiyorum, konu komşu diyor.’ Bu da böyle... Yani yetkililerin reel sektörün kaynadığını bilmesinde yarar var. Onlar sesini çıkaramıyor, bari ben dile getireyim.</p>
<p>Vatandaşın durumu ise halen çözülmüş değil. Bu konuda nasıl bir rahatlama yaratılacağını merak ediyorum. Üzerinde çalışıldığını ve ay başı olmadan bir çözüm önerisinin burada da açıklanacağını umut ediyorum. Bekleyelim bakalım...</p>
<p>Gelelim, yazının başlığını da oluşturan konuya... Reel sektörün bankalarla ilişkilendirilmesi noktasında en kritik kurumlardan birini Kredi Garanti Fonu, yani KGF oluşturuyor. Bir önceki paketlerde de buradaki kaynakların kullanılarak teminat verildiğini biliyoruz.</p>
<p>Ayrıca bu çok garip ya da alkışlanacak bir şey değil. Zira zaten reel sektörün hisselerinin ağırlığına sahip olduğu bu fon, yıllar önce zaten bu amaçla kuruldu. Bugüne kadar niye devreye alınamadı; o başka bir yazının konusu olabilir.</p>
<p>Fakat kritik konu şu: Böylesine önemli bir dönemde, en can alıcı kurumlardan birinin başındaki Genel Müdür sessiz sedasız görevinden ayrıldı. Görevden alınmadığına ve bir gerekçe de söylenmediğine göre bu bir istifadır.</p>
<p>Haber sadece genel müdür İsmet Gergerli’nin görevini bıraktığı ve yerine de Kasım Akdeniz’in geldiği yönünde yansıdı. Açıklamada bir gerekçe yoktu. İki gün boyunca birinin aklına gelir de, gerekçe sorulur ya da açıklanır diye bekledim.</p>
<p>Ama konu büyük bir sessizlik içerisinde, sıcak gündemin arasında kaynayıp gitti. Şimdi ben soruyorum. Kredi Garanti Fonu Genel Müdürü İsmet Gergerli, neden görevinden ayrıldı? Hem de böylesine kritik bir süreçte?</p>