<p><em><strong>Türkiye’de gündemin ekonomiye gelmemesi için elden ne geliyorsa yapılıyor. Farklı gündemler yaratılıyor; onların konuşulması medya aracılığıyla sağlanıyor ve halkın gündeminin de buraya çekilmesi adına uğraşılıyor.</strong></em></p>
<p>Oysa çok uzun zamandır bağıra çağıra gelen bir alarm, artık döndürülemez noktaya ulaştı. Sorunlar olabilir; fakat bu sorunları konuşmaktan korkmak, yanlışları alkışlayarak, uçuruma doğru koşmak anlaşılır gibi değil ve daha fena.</p>
<p>Sanayi üretimi açıklandı. Yıllık bazda yüzde 20’ye yakın düşüş var. Anlaşılabilir mi; evet. Geçen seneyle bu yılı mukayese ettiğinizde başka bir sonuç çıkması zaten sürpriz olurdu. Fakat bunu bile söylemekten korkup, işlerin tamamen durduğu Nisan ayıyla mukayeseyi öne çıkarıp, sanayi üretiminin arttığı algısını yaratmak ayıptır.</p>
<p>Ülkede reel sektörün alarm verdiğini ve sorunlarının para vererek aşılabilecek noktadan öteye geçtiğini tüm gelişmeler haykırıyor; ama kimse yüksek sesle söyleyemiyor. Çalışan nüfus kayıtları üzerinden baktığınızda, çalışamayanlar, yani herkesin söylemekten ürktüğü işsizler, çalışanların sayısını 2 milyon kişiye yakın geçmiş.</p>
<p>Hadise bu kadar netken reel sektör, işsizlik oranının nisan ayında azaldığı açıklamasına gıkını çıkaramadı. Haftanın ilk günü İstanbul Sanayi Odası ilk 500 endeksi açıklandı. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, yaptığı değerlendirmede borç batağına dikkat çekti.</p>
<p>Dedi ki: “Sanayici kazandıklarıyla borç kapatamıyor.” Şimdi bu sözü söyledikten sonra, faiz tartışmasına mı girersiniz? Şu an zaten neredeyse görev zararlarını şaha kaldıracak oranda reelde eksi faiz oranları var.</p>
<p>İsterdim ki, bunu söyleyen İSO Başkanı, en zor zamanda yapılanma ve kalıcı çözümler için sistem yaratmayı dile getirmeyip, hibenin ya da borç silmenin adını anmayıp, yüksek vergi oranlarından söz bile etmeyip, sadece kredi yani borç olanağı sunan ekonomi yönetimine çıkışsaydı.</p>
<p>Madem reel sektör borcunu çevirmekten aciz duruma geldi; size borç teklif edildiğinde niye bunu dile getirmediniz? İşsizlik bir yandan sinyal veriyor; borcunu çeviremeyen reel sektör daha çok borç batağına batırılıyor; bunu yapmak için Merkez Bankası’nın yedek akçesinin direkt Hazine’ye bağlanmasından anlıyoruz ki, kasa daha da boşalıyor; daha çok mal satsak da ihracattan daha az para kazanan trendimiz devam ediyor ama açıktan kimse bunları dile getirmiyor.</p>
<p>Neyi bekliyorsunuz? Türk reel sektörünün tamamen batmasını mı? Hazır önümüzde fırsat varken yeniden yapılanmaları, gerçekten üreten ekonomiye geçmeyi niye konuşmuyoruz? Üretimi destekliyoruz adı altında muadili olmayan ürünlere ek gümrük vergisi getirerek, ‘batan batsın, ben ithalattan gelecek gelire bakarım’ yaklaşımını niye konuşmuyorsunuz?</p>
<p>Bugün borç batağında olmaktan ve borcun kazançla çevrilemediğinden yakınanlar, niye kredi söylemlerinde alkış tuttu? Firmalarımızı, istihdam kapılarımızı kaybediyoruz. Kaybetmemiş gibi yapıp, gizli iflas içine sürüklüyoruz. Gerçekleri konuşmak için daha neyi bekliyorsunuz?</p>