<p><em><strong>Haziran ayında konut satışlarındaki artış son derece dikkat çekici ve bir o kadar da incelemeye muhtaç bir görüntü veriyor. Kamu bankalarından sunulan kredi olanaklarıyla bir hacim yakalandığı muhakkak.</strong></em></p>
<p>Ortadaki gariplik fiyatlandırmayla ilgili. Çünkü herkes düşen faiz oranlarından daha fazlasının fiyatlara yedirildiği konusunda neredeyse hemfikir. Öyleyse rayiç bedeller üzerinden okunacak bu rakamlara kimler konut aldı?</p>
<p>Orta gelir grubunda bir artıştan bahsediyorsak, ağırlıklı olarak ikamet için alınmış diyebilir miyiz? Bunu bilmek mümkün değil. Ama orta gelir grubundan söz ederken, gelir garantisi olmadığını da hesaba katmak gerekir.</p>
<p>Pandemi sürecinin tramvası henüz atlatılmadan böyle bir talep ortaya çıkmış olabilir mi veya bu satınalmalardan oluşan krediler gerçekten ödenebilecek mi? İşte bu soruların yanıtını bugünden bilmemiz mümkün değil.</p>
<p>Ama Reiden-GYODER Yeni Konut Fiyat Endeksi üzerinden olaya mercek tuttuğumuzda ortada bir gariplik söz konusu. Markalı konut satışlarını bize veren bu endekse göre, Haziran ayı itibariyle stoktan yüzde 12’lik bir azalma gözleniyor.</p>
<p>Bu alanda alım yapanların büyük bir çoğunluğunun ihtiyaç değil, yatırım için aldıklarını tahmin edebiliriz. Orta gelir grubunun üzerinde yer alan bu kesimde, şayet mesele yatırım ise, bir finansal okuryazarlıktan söz edebiliriz.</p>
<p>Finansı bildiğini kabul ettiğimiz bu kesim için ortadaki gariplik şu: Ya eldeki stoklar söylendiğinin aksine çok ucuz fiyatlardan realize oldu ya da para hesap bilmeyenlerin elinde kalmış durumda.</p>
<p>Çünkü bu denli lüks konutları yatırım amacıyla alanların, söylenen rakamlar gerçekse, kiracı bulma problemini de dikkate alırsanız mantıklı gözükmeyen bir tarafı var. Yabancı desek sadece yüzde 6’yı biraz aşkın bir dilimi oluşturuyor.</p>
<p>Yerli desek, bunların boş kalması ihtimali dikkate alındığında, söylenen fiyatlarla satılması mümkün değil. Zira yüksek aidatların da evin maliyetine ekleneceği bir matematik içinde çok pahalı bir alım söz konusu olur.</p>
<p>Yatırımcının nakit alması ise, konut stokunun bu kadar şişkin olduğu bir alanda ve kurdan ekonomiye kadar birçok riskin paranın ve emlak değerini riske soktuğu bir ortamda akıllıca gözükmüyor. Zaten peşinat kullanımı da sadece yüzde 32.5...</p>
<p>Banka kredisiyle yapılan satın almaların yüzde 47 olması dikkat çekici. Ayrıca yüzde 20 oranında da neye güvenerek senet verildiğini bilmiyoruz. Diyelim ki bu satışlar ikna edici. Satışı yapan şirket, yüzde 35’lerde işyeri stokunu eritmeden yeni yatırımlara girer mi?</p>
<p>Yoksa eldeki stoklar, konut bazında kamu bankalarından gelen kredilerle, rayiç bedeller üzerinden satılarak, bankalar gayrimenkul zengini mi edilecek?</p>
<p>Tüm bunları bugünden bilmem mümkün değil. Zaman bize hepsinin yanıtı verecek. Ama bir gerçek var ki; ortada bu ekonomik koşullar altında normal olmayan bir şeyler var. Bence tabi... Bekleyip; göreceğiz.</p>