<p>Bugün ak saçlılar olarak anılan bütün ülkücülerin rehberi, modeli ve abisi olan, büyük dava adamı, ülkü devi Necdet Sevinç’i 5. Ölüm yıldönümünde özlemle, hasretle ve rahmetle anıyoruz.</p>
<p>22Temmuz 2014 yılında kaybettiğimiz Büyük Türk Milliyetçisi gazeteci ve yazar Necdet ağabeyimizin yokluğunu her geçen gün daha fazla hissediyoruz. Türk’e ve Türklüğe hakaretin göstere, göstere alenen yapıldığı, günümüz Türkiye’sinde kurumlar ve kavramlar maalesef değerlerini her geçen gün daha fazla yitiriyor. Geçmişte ideal ve hedeflerimizin özeti olan sloganların içi boşaltıldı. İşaret ve semboller sıradanlaştı. Mabet diye baktığımız mekanlara; namahrem ayak bastı. Geçmişte adıyla özdeşleşen ünlü kitabı “Ülkücüye Notların” muhatabı olan Türk Gençliği(!) hem içeriden hem dışarıdan yapılan telkinlerle yozlaştırıldı ve asli cevherini ne yazık ki muhafaza edemedi.</p>
<p> Ülkemizin umudu olan genç Türk milliyetçileri biat ve itaat dayatmalarıyla hürriyet ve bağımsızlık aşkını, arkasından vakarını maalesef kaybetti. Bozkurt olmak hedefiyle çıkılan bu yolda bizdenmiş gibi görünenlerin ihanet ve marifetleriyle mankurtlaştırıldık. Ancak namüsait bütün şartlara rağmen; attığın fikir ve inancın tohumları yeşerdi ve kök saldı.</p>
<p>1970’li yıllarda Bizim Anadolu Gazetesinde okuduğumuz her makalen, bilgilerimizi artırırken inançlarımızı güçlendirir, içimizi yakan Kuvâyi-milliye ateşiyle neredeyse dağlarla güreşirdik. Ülkemizin mukadderatına yön verecek, İstikbalin evlatları olarak, insani zaaflarından arınarak vatana hizmet sırasının gelmesini sabırsızlıkla beklerdik.</p>
<p> Her yazdığın yazı ya da makale; mücadele azmiyle birlikte, zarafet ve asalet anlayışımızı da yüceltti. Tevazu, anlayış, hoşgörü, merhamet ve adalet inancının, Türk’e mahsus bir erdem olduğunu yine senden öğrendik.</p>
<p>Bütün hal ve tavırlarındaki olağanüstü incelik, bilgiyle kazanılmış özgüven ve büyük dava adamı olarak, ortaya koyduğun yardım ve dayanışma anlayışı, tüm ülkücülerin ve tanıyanların gönlünde seni Necdet Ağabey yaptı. Büyük, küçük, yaşlı, genç her insan için sen; sadece ve sadece Necdet ağabey oldun.</p>
<p> Minyon ve zarif yapılı olmana rağmen, yazılarındaki azametten olsa gerek, seni şahsen tanımayanlar, devasa bir insan şeklinde tahayyül ettiler. Ortaya koyduğun fikirler ve ifade tarzın insanlara hep yeni ufuklar açtı. Gök gürültüsünü andıran bazı çıkışların ülke gündeminde günlerce tartışıldı.</p>
<p>MHP ve AKP koalisyon görüşmeleri sırasında ‘’Pınar suyu ile lağım suyu karışmaz’’ şeklindeki teşbihin bugün dahi aktüalitesini sürdürüyor. Hele İstanbul’un fethini birçok yönden sorguladığın; toplumsal yaramızı dile getirdiğin ünlü çıkışın, hafızalarımızdan çıkmadı ve çıkmayacak. Adalardaki köşklerde, sırça saraylarda yaşayanlar gayrimüslim, ama kapıcılar Anadolu’nun gariban Türk çocukları… Siz buna İstanbul’un fethi mi diyorsunuz? Sorusuyla izanlara ve vicdanlara ihtilal Ateşi yaktın.</p>
<p>Geçmişte bırakın bazı konuları dile getirmeyi; düşünmenin bile suç sayıldığı, zamanlar da ‘’ Şerefli Türk Ordusunun Şerefsiz mensubu’’ tespitiyle, sanki 15 Temmuzu haber vermiştin. Elebaşı olan fetö için “Türk Milletinin bağrına saplanmış mızrak başı” benzetmesi de sana ait. Farklı ülkelerde ki fetö eğitim kurumlarında okutulan Türkçe dersleriyle, kendini vatanperverlerin vicdanında aklamaya çalışan bu girişimin, emperyalizme hizmet ettiğini yine senden öğrendik…</p>
<p>Sonradan görme bir ailenin çocuklarının evlilik törenleri “asrın düğünü” nitelemesiyle magazin basınında geniş yer aldı. Dünyaca ünlü moda markalarının kreasyonları, uluslararası üne sahip Çinli keman sanatçısı ve ona eşlik edecek yabancı orkestra, değişen müziğin ritmi ile yanan lambalar ve tabi misafirler için ithal edilen karideslerle taçlandırılan menü. Ve Necdet Sevinç bu konu da kaleme aldığı yazısında sadece bir soru sordu; “Maliye Bakanlığı bu yazımı ihbar kabul etsin, Böyle bir düğünü yapan iş adamının ödediği vergiyi öğrenmek istiyorum? Tahmin ettiğiniz gibi bu konu asla öğrenilemedi…</p>
<p>Merhum Necdet Sevinç; bu ülkenin insanlarını bilgilendirmek için, uyandırmak adına ciltler dolusu kitap yazdı. Eserlerini iki bölümde değerlendirebiliriz. Günlük makale ve yazılarını topladığı “Yazarını kurşunlatan yazılar” ve “Ülkücüye notlar” gibi kitaplarının yanı sıra; bilimsel araştırmalar ve incelemeler sonucu ortaya koyduğu “Ajan Okulları”,” Gaziantep’te Türk Boyları”,” Osmanlının yükselişi ve Çöküşü”,” Türklerde Kadın ve Aile”, ”Arşiv belgeleri ile Tehcir” isimli telif eserleri ve Gaziantep’in Kurtuluş Destanını anlattığı “İstiklalin Bedeli” isimli romanı vardır. Adını sayamadığım birçok eserinin yanı sıra, çok kimsenin bilmediği “Antepli Ahmet “ isimli çok uzun bir şiirde yazmıştır.</p>
<p>Ömrünü Türk Milliyetçiliğinin varlık kavgasına hasretmiş bu büyük insan, 1999 yılında Gaziantep’ten Milletvekili adayı olmuştu. Bazı meseleleri yüz yüze görüşmek için bir cumartesi günü MHP Genel Merkezine telefon açarak pazartesi gününe randevu istedi. Özel kalemdeki tosuncuklar; güya program yoğunluğunu bahane ederek Çarşamba gününe ertelediler. Ancak Necdet Ağabey pazartesi Ankara’da olacağını ve Devlet Bahçeli ile görüşmesi gerektiğini söyleyerek telefonu kapadı.</p>
<p>Pazartesi günü MHP Genel Merkezine saat 10:30’da birlikte geldik. Özel kalemdekilere adını söyleyerek Genel Başkana haber vermelerini istedi. Görevliler lakayt bir tavırla umursamadı. Birkaç dakika sonra Necdet Sevinç yüksek perdeden görüşme talebini tekrarlayınca, sesi duyan Devlet Bahçeli kapıda belirdi. Necdet Beyi görünce ceketini ilikledi ve “Buyurun” diye hiç kimsenin olmadığı(!) odasına davet etti. Bu arada sert bir şekilde özel kalemdeki dört-beş kişiye baktı.</p>
<p>Kapı kapandıktan sonra 35 yaşlarındaki Özel Kalem Müdürü diğerlerine dönerek “ Kimmiş bu Necdet Sevinç” diye sordu? Bunu duyduğum anda Ülkücülüğün ve Türk Milliyetçiliğinin bu kapıdan girmediğini fark ettim. Düşünün; Bu fikre ve siyasi davaya ömür veren efsane isim Necdet Sevinç MHP Genel Başkanı’nın bu gün 55 yaşlarında ki Özel Kalem Müdürü tarafından tanınmıyordu….</p>
<p>Peki, bu vahim durumun sorumlusu acaba kim?</p>