<p><strong>Tükiye tekrar çocuk tartışmasına döndü. Cumhurbaşkanı Erdoğan 7. Aile </strong><strong>Şurası’nda yaptığı konuşmada değindi. Aslında </strong><strong>ortaya koyduğu görüşlerde katıldıklarım da </strong><strong>katılmadıklarım da var. Mesela TV programları </strong><strong>üzerinden başta olmak üzere neslin çok çarpık </strong><strong>bir gelişim ile karşı karşıya kaldığını görüyoruz. </strong><strong>Fakat bilhassa Z kuşağının kendisini bundan </strong><strong>sıyırarak alternatif izlemeler yaptığını biliyoruz.</strong><br /><strong>Bence Cumhurbaşkanı bu kaygıyı taşırken, </strong><strong>kendisini sokakta Polat Alemdar ya da Diriliş</strong><br /><strong>dizisinden fırlamış tiplerle, nerede bir mafyatik </strong><strong>tip var onu örnek alıp atarlı gezen kuşaklarla </strong><strong>ilgilensin. </strong><strong>Çünkü problemin büyük bir kısmı oradan </strong><strong>kaynaklanıyor. Belli bir bölüm kendisini dizilerde </strong><strong>yaşıyor zannediyor. ‘Sakın ola gaflete düşme’ </strong><strong>diye konuşan bile var. Siz normal bir gencin </strong><strong>böyle konuştuğunu duydunuz mu? Eğer bu dizileri </strong><strong>izliyorsa, duymanız çok mümkün. Çocuk </strong><strong>sayısı meselesine gelince… Bunu bir kısırlaştırma </strong><strong>politikası olarak nitelendirmenin bir büyük </strong><strong>yanılgı olduğunu söylemekle birlikte, kriterin </strong><strong>çocuk sayısı değil ‘herkesin bakabileceği kadar </strong><strong>çocuk’ olduğunu belirtmek lazım.</strong><br /><strong>Bununla birlikte ülkeyi yöneten bir kişinin </strong><strong>‘rızık’ meselesine sığınması, bence atıfta </strong><strong>bulunduğu kaynağı da rencide eder. Çünkü çalışmadan, </strong><strong>üretmeden, kredi kartıyla yaşamaya </strong><strong>alışan bir toplumda rızkı bankalardan bekleyen </strong><strong>bir nesil oluştu. </strong><strong>Şayet siz nüfusunuzun gençliğine güvenir, </strong><strong>ama bir gelecek yaratmazsanız orada büyüme </strong><strong>ve kalkınmadan çok sosyal problemler oluşur </strong><strong>ve istihdam yaratamadığınız insanlar illegalitenin </strong><strong>insan kaynağı potansiyeli haline dönüşür. </strong><strong>Bu meseleleri bu kadar hafife almak doğru </strong><strong>bir yaklaşım değil. Kalabalık ile insan kaynağı </strong><strong>arasındaki farkı doğru anlamak, nitelikli insanları </strong><strong>yetiştirmek gerekir. Bunun da bu eğitim </strong><strong>sistemiyle pek mümkün olmadığı sonuçlarla </strong><strong>sabit.</strong><br /><strong>Nitelikli ailelerin nitelikli insan yetiştireceği </strong><strong>tezine ben de katılıyorum. Fakat burada da</strong><br /><strong>büyük bir toplumsal yanılgı içinde olduğumuz </strong><strong>kanaatindeyim. Şimdiki nesilden söz edilirken, </strong><strong>onların bilgisayar kullandığından, cep telefonuyla </strong><strong>doğduğundan bahsediliyor.</strong><br /><strong>Bizim zamanımızda radyo vardı diyerek </strong><strong>başlayan konuşmaların hiçbiri, bugünkü nesli</strong><br /><strong>daha akıllı yapmaz. Çünkü o nesli oluşturanlar </strong><strong>bundan 30 sene önce yaşamış kuşaklarla </strong><strong>rekabet etmeyecekler. </strong><strong>Aynı özellikleri, en doğal halleriyle bünyelerinde </strong><strong>barındıran Amerikalı, Fransız, Çinli, Rus, İtalya </strong><strong>ya da benzerleriyle rekabet haline girecekler. </strong><strong>Bu nedenle bir mukayese yaparken onlarca yıl </strong><strong>önce neye sahip olduğumuzla değil, bugün aynı </strong><strong>koşullara sahip nesillerin, nasıl yetiştirildiğiyle </strong><strong>ilgili bir mukayese yapmanız gerekir. </strong><strong>Aksi takdirde cep telefonuna doğan tüketiciler </strong><strong>yaratırsınız ki, bu da nüfusunuzun yaş ortalamasının </strong><strong>kaç olduğunu tamamen önemsiz </strong><strong>hale getirir.</strong></p>