<p><strong><em>Son dönemin en popüler konularından biri Çin’deki virüs... İşin sağlık boyutu ve üzerinden yaratılan korkuyla Çin’e ticari yaptırımı bir tarafa, finans piyasalarındaki algı yönetimi öte tarafa, gündem kaydırması bir başka yana..</em></strong>.</p>
<p>Elbette virüs üzerinden bir risk var ve yine eminim ki bununla ilgili bir çare de kısa sürede bulunacaktır. Fakat o sürece kadar sıkışanın buna sığınacağını da tahmin etmek güç değil. Mesela son sanayi verisinden sonra bizim ekonomi yönetimi ve iş dünyasını temsil edenler, meseleyi dillerine doladı.</p>
<p>‘Fırsat var’ diyerek reklamı yapılan bir eğilimden bahsediyorum. Peki biz bunu en son ne zaman hatırlıyoruz? Rusya, Ukrayna üzerinden AB yaptırımlarına muhatap kalınca. Ne dedi o zaman herkes?</p>
<p>‘Sadece tarım ürünleri ihtiyaçlarını bile doğru değerlendirsek, ihya oluruz.’ Öyle mi oldu? Elbette olmadı... Kendi ihtiyacını ithalat yaparak kapatan bir ülkenin, bu açığı değerlendirmesi üretim kabiliyeti bakımından zaten olanaksızdı. Ama bir süre algı yönetmeye yetti. Sonuç? Rusya’ya tarım ürünleri ihracatımız halen domates tartışması seviyesinde...</p>
<p>Şimdi de Çin’in durumundan kaynaklanan bir ihtiyaç açığı olduğunu, bunu Türk üreticisinin kapatacağını, sadece yüzde 5’lik paylar alınsa bile, birçok sektörde ihracatın iki katına çıkacağını anlatanlar var.</p>
<p>Mesela Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank... Şöyle diyor: “Dün tekstilcilerle beraberdim tekstilciler şu anda sipariş kaydırmak için kendilerinden iletişime geçildiğinden bahsettiler Türkiye hemen hemen her sektörde sipariş yapabilen bir ülke diğer ülkelere alternatif olabilecek şekilde kapasite artırabilecek durumdayız.”</p>
<p>Burada sihirli kelime kapasite artırımı... Dönelim iş dünyasına... Onu da cari açık penceresinden okuyalım... Ne diyor İTO Başkanı Şekib Avdagiç? “...önemli bir gelişme de cari açıkta oldu. Aylardır fazla veren cari işlemler dengesinde yavaş yavaş açık tarafı öne geçmeye başladı. Aslında bu ekonomideki toparlanmayı gösteren bir durum. Çünkü üretimin ihtiyacı olan ham madde ve ara malın alındığını, yatırıma yönelim olduğunu gösteriyor.”</p>
<p>Yetmiyor devam ediyor: “Üretimde kullanacağımız hammadde alımları yapacaksak kapasitemizi ve rekabet gücümüzü artıracak yatırım malları alacaksak, ithalatındaki artışa üzülmemiz değil sevinmemiz gerekir.”</p>
<p>Buradaki sihirli kelime de cari açık... Bu iki örnek ve daha nicelerinde ortak ses bir koro belirmeye başladı. Bir tarafta iki gün öncesine kadar üretim yapmadığımızı, stoktan mal sattığımızı göz ardı ederek düşen cari açıkla övünenler, şimdi artışla sevinmemiz gerektiğini söylüyor.</p>
<p>Öte taraftan da Çin’den doğan boşluğun yeni kapasite artışlarıyla karşılanarak, büyük bir fırsat kapısının aralandığının altı çiziliyor. Birincisi Çin’in boşalttığı alanlarda fayda sağlayabiliriz. Ama üretimdeki ölçek farkımızı görmezsek, butik sahada tuttuğumuz köşeyi de kaybedebiliriz.</p>
<p>Çünkü Çin’in üretim kapasitesi ve adetleriyle yakaladığı ölçek, bizim yapımızdan çok farklı. Bunu gidermek için kapasite artışına gidecek eylemlere girersek, çok kısa süre içinde iş tersine döneceğinden, büyük bir atıl kapasite ve ilave borç yüküyle karşı karşıya kalırız.</p>
<p>Kapasite açığı oluştuğunda da kilogramı 1,1 dolardan sattığımız ölçekleri bile arar hale geliriz. Cari açık ile övünmeye gelince. Bence tam bir akıl tutulması... Hem bu durağan süreci ders almadan geçtiğimizi itiraftır; hem de yeni dönemde yine kolaycılığa kaçacağımızın göstergesidir.</p>
<p>Bu nasıl bir cari açıktır ki, artarken de düşerken de başarı olsun? Elbette ikisinin başarı tanımı da büyük bir yanılgıdan ibarettir. Zira üretim yapımızın iç tedarik kanadının zayıflığını, ithalat bağımlılığıyla da hiçbir zaman katma değeri yakalayamayacağımızı anlatıyor.</p>
<p>Bu düzeltmek şöyle dursun; şimdi de Çin havucuyla ekstra kapasite yatırımları yaptıralım; sonra da herkes dükkanı kapatıp evde otursun. Ateşle oynuyorsunuz. Reel sektörün ihtiyacı olan şey gaz verilmesi değil; verimlilikten katma değere kadar, yerlilik oranını arttıracak tedbirlerle yeni ekonomiye uyum sağlamasıdır.</p>
<p>Yapmayın... Günlük siyaset için, bir reel sektörü yakmayın. Çünkü onun çıktısı iflaslardan işsizliğe, vergi gelirlerinin düşüşünden cari açık finansmanı sorununa kadar bir çok başka başlığı tetikler. Gerçek çözümler konuşun.</p>