<p><em><strong>TÜİK, Hanehalkı tüketim harcamalarının 2019 senesine ilişkin sonuçlarını açıkladı. Kurumun bu konuda aşırı derecede iyimser sonuçlar ortaya çıkarttığını artık herkes biliyor. Bunda sorun yok. Sorun, ekonomi yönetiminin bunun üzerinden ekonomiyi okumaya kalkması ve eğilimlerini de bu çerçevede oluşturması.</strong></em></p>
<p>Bu sonuçların pandemi öncesinin verileri olduğunun öncelikle altını çizerim. Yani biraz sonra aktaracağım gerçeklerin, geçen yıla oranla, bu sene çok daha fazla dikkate değer olduğunu ve bıçağın kemiğe dayanmayı çoktan geçtiğini belirtmek gerekiyor.</p>
<p>2019 yılında Türkiye ortalamasında fert başına aylık tüketim harcaması ne? 2 bin 465 TL. Rakamın bugünkü asgari ücretten bile fazla olduğu sanırım sizin de dikkatinizi çekmiştir. Ayrıca yurtta her vatandaşın böyle bir harcama yapamadığını, ortalamayla ortaya çıkan rakamın gelir adaletsizliğinin ne ölçüde yaşandığını anlatmasını da sanıyorum izah etmeme gerek yok.</p>
<p>Gelir dağılımındaki bu adaletsizlik ve bozukluk, sorunun en büyük kısmını oluştursa da, problemi tek başına açıklamaya yetmiyor. Asıl, gelirin enflasyon karşısındaki erimesini ele almak lazım. Gelirin adil dağılması sonraki iş.</p>
<p>Gerçekçi olmayan enflasyon oranlarıyla verilen zamlar; insanların gelirleriyle giderleri arasındaki makası daha çok açarken, yaşamsal ihtiyaçları söz konusu olduğu için de kredi kartı, ihtiyaç kredisi gibi enstrümanlar üzerinden de borç batağına batırıyor.</p>
<p>Esasen 2002 yılında vatandaşın bankalara olan toplam borcu 6,5 milyar TL iken, bugün 700 milyar TL sınırını aşmışsa, yıllarca enflasyon rakamları üzerinden oynanan oyunun doğal bir sonucunu yaşadığımızı görmeliyiz.</p>
<p>2019 Hanehalkı harcama sonuçlarına baktığımızda, haneye giren gelirin yüzde 66’sının konut, kira, gıda, alkolsüz içecek ve ulaştırmaya gittiğini görüyoruz. Şimdi bu üç kalemin, kısmen ulaştırma azalsa da, ilk iki maddeye ilave enerji ve benzeri yaşamsal giderlerle birlikte pandemide de ağırlaşarak önümüze geleceğini biliyoruz.</p>
<p>Velhasıl kelam, artık gerçek enflasyonla yüzleşmenin zamanı geldi. Bunun için de enflasyon sepetindeki ağırlıkların tartışmasız bir biçimde değiştirilmesi ve bu üç gider kalemine, belki enerji gibi diğer yaşamsal başlıklarının da eklenmesine ihtiyaç var.</p>
<p>Bu durum enflasyon arttı ya da azaldı tartışmasından daha hayatidir. Bir bütçede yüzde 66’yı aşkın gider, o sepetin ağırlığını oluşturmuyorsa, gelir artışları da buna göre hesaplanmıyor, tartışılmıyorsa, o ülkede fakirlikten vatandaşın borç darboğazına kadar her türlü sorunun ortaya çıkmaması zaten tesadüflere kalmıştır.</p>
<p>Sepeti ve sepetin içindeki başlıkların ağırlıklarını yeniden revize etmez, TÜİK’in iktidara hoşgörülü rakamlarında bile bağıran gerçeği görmezden gelirsek, işin içinden çıkamayız. Gerçekten çıkamayız; hatta sahte gündem üretmeye bile yetişemezsiniz. İnsaf edin, insanlar geçinemiyor.</p>