<p>Ülkenin gerçek gündemi ekonomi olmalı. Giderek artan işsizlik, bilhassa gıda maddelerinde akıl almaz şekilde yükselen fiyatlar, kontrol edilemeyen döviz ve karşısında sürekli değer kaybeden Türk Lirası. Doların artışıyla otomatiğe bağlanan akaryakıt ve elektrik fiyatları, her türlü tarımsal ve sanayi girdilerindeki yıkıcı artışlar gittikçe pahalanan her türlü aramalı ve mamülün ithalatı, artan fiyatlara paralel dolaylı ve gümrük vergileri, özetle nefes almakta zorlanan bitkisel hayata girmiş esnaf ve çalışan kesim. Tüm reel sektörlerin alarm vermesine rağmen ninni söyleyen hükümet, bu gidişatın sonucu, salası verilmekte olan üretenlerin cenaze namazının kılınması. Bu hükümetin tek başarılı olduğu alan cenaze namazını kıldıracak imam sıkıntısını ortadan kaldırması. Çok şükür. Şehit cenazelerimiz, maden kazasında ölenler, iş kazalarında hayatını kaybedenler, trafik kazalarında kaybettiklerimiz ve eceliyle ölenler imamlarımızın gayret ve dualarıyla gecikme yaşanmadan gömülebiliyor.</p>
<p>Bu alandaki hizmet kalitesini, yaşayan ve üretenlere de götürebilirsek sırtımız yere gelmeyecek. Seneler önce tanıdığım, genç, dinamik, becerikli bir iş adamı vardı. İki ay önce yanıma uğradı. Son derece bitkin ve ümitsiz şekilde, sigortalı ve asgari ücretli iş aradığını, çok ihtiyacı olduğunu anlattı. Durumunu anlatırken geçmişte tanıdığım atak, işbilen, otoriter gençten eser yoktu. Omuzları çökmüş, ümitleri tükenmiş adeta yaşlanmıştı. Ağlamamak için sarf ettiği gayretin benzini sararttığı hatta kararttığı bu gencin hayatında, bütün umutlar ve güzellikler yok olmuştu.</p>
<p>Piyasaya borçlanan, iflas eden insanların ürkekliği, tedirginliği zihin bulanıklığı yaratmış, düşüncelerini kesik kesik, kopuk kopuk anlatmaya çalışan, daha doğrusu anlatamayan ruh hali, depresyona giren insanların arazlarıyla karşımda oturuyordu. Son gördüğümde 35-40 civarında eleman çalıştıran, imalattan satışa, sevkiyattan tahsilata bütün birimler arasında mekik dokuyan bu genç adam değil miydi? Utangaç ama tevazuyla çayımızı ikram eden, karnımızın açlığını zerafetle soran, ama telefon ve iş yoğunluğu içerisinde elemanları yönlendiren, bu hengame içinde iki kelime zar zor konuşabildiğimiz ateş parçası gibi iş adamı sigortalı ve asgari ücretli bir işe girebilmek için kapımı çalmış, tavassut istemişti.</p>
<p>Kendimi güç bela toplayarak ne oldu diye sordum. Verdiği cevap iliklerime kadar ürpertti. Son derece çarpıcı tonda ÇALIŞTIM; ÇALIŞTIKÇA BORÇLANDIM VE BATTIM... diyebildi.</p>
<p>Maalesef ülkemizde iş haya- tının ürperten, korkutan hazin sonu bu...</p>
<p>Şayet siyasi iktidara sırtını da- yayan mütegallibe ya da rantiye değilseniz, süreç çalışmak, borçlanmak, ödeyememek, icra, hapis ve finalde yuvanın dağılması.</p>
<p>Peki ya çalışmamak ya da Suriyeli olmak;</p>
<p>3-4 avrat alırsınız, her avrattan Sayın Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği yüce hedefler doğrultusunda en az 3 çocuk sahibi olursunuz. Çocuklara yaz tatillerinde kağıt mendil ve peçete sattırır, ayakkabı boyacılığı yaptırırsınız. Kavşaklarda ellerine verdiğiniz fırçalarla cam sildirirsiniz.</p>
<p>Çocukların okuldaki kitap, defter, çantasını hükümetten; odunu kömürü fak-fuk fonundan, giyim gıda yardımlarını bele- diyelerden, ramazan kolilerini reklam yapan iş adamlarından, sağlık hizmetlerini yeşil karttan, yemeklerini de aş evleri ve va- kıflardan alarak, refah içinde bir hayat yaşarsınız. Ya bir de yaşlılık maaşı bağlanırsa keyfinize diyecek olmaz.</p>
<p>Bu ülkede standart üstü yaşayabilmenin yolu Suriyeli olmak ya da çalışmamaktır.</p>
<p>Sizler bu ülkenin birinci sınıf vatandaşları olarak hayatınızı sürdürürken, çalışan, üreten, yetiştiren insanlar fakr-u zaruret içinde sürünürler.</p>
<p><strong>Dilenmemek için direnenler; </strong></p>
<p><strong>Alın teri dökerek haysiyetleri ile yaşamaya çalışanlar;</strong></p>
<p><strong>Gururlarından fedakarlık etmeden rızk kavgası verenler...</strong></p>
<p>Bu insanlar; yaşasın kalkınmış ve müreffeh Türkiye masalları ile uyutulur ve bir köşeye sefalet içinde savrulurlar...</p>