<p><em><strong>Türkiye’de sahte, kaçak ve taklit ürün sorunu durdurulamıyor. Marka Koruma Grubu’nun son raporuna göre olayın boyutları kontrolü çoktan aşmış. Dünyada Çin’den sonra ikinci sıraya yerleşen ülkemizdeki bu alanda yapılan ticaretin büyüklüğü 17,2 milyar dolara ulaşmış vaziyette.</strong></em></p>
<p>Ne acı değil mi? Yurtdışından gelecek her bir dolar için uğraşırken, elimizin altından kayıp giden milyarlarca dolarlık kaynak. Marka Koruma Grubu Sözcüsü Aslıhan Aydınlık’ın açıklamalarına bakılırsa, üretimdeki kayıp da bunu büyük ölçüde doğruluyor.</p>
<p>Sadece rakı üretiminde 2019 senesinde, bir önceki yıla göre 12 milyon litre kayıp var. Aydınlık yaptığı değerlendirmede şöyle diyor: “Hem dünyadaki bu imajın değişmesi hem de Türkiye’deki sahte kaçak ticaretinin hızla küçülmesi için devletin 5607 kaçakçılık ve 6769 fikri ve sınai mülkiyet kanunuyla getirdiği hapis cezalarının caydırıcı nitelikteki kararlarla sıkça uygulanması gerekiyor. Buradaki kritik faktör devletin yasalarla öngördüğü hapis cezalarının yargı sürecinde hayata geçerek sahte ve kaçak ürün ticareti yapanların cezalandırılması olacaktır.”</p>
<p>Çünkü ciddi bir sorundan bahsediyoruz ve bununla birlikte 7,2 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilen bir vergi kaybı söz konusu. Zira mesele sadece tütün ve içkide ortaya çıkmıyor. Turizm noktalarında yurtdışı markaların sahteleri satıldığı için, yerli üretici de bu pazarlama giremiyor.</p>
<p>Yani en büyük darbeyi yine yerli üretici pazar kaybederek yiyor. Bu nedenle Aslıhan Aydınlık’a büyük ölçüde katılıyorum. Fakat bu iş sadece hapis cezasıyla çözülür mü; işte orada tereddütlerim var.</p>
<p>Hapis cezası sadece bir caydırıcılığa yol açar. Fakat caydırıcılık kaybedecek şeyleri olan insanların kaldığı ortamda sonuç verir. Şayet ülkedeki işsizlikten enflasyona, alım gücünden insani yaşam koşullarına kadar her şeyi rakamlardan ibaret görür ve sorunları kabul etmezseniz; orada insanların kaybedecek bir şeyi de kalmaz.</p>
<p>Ekonominin temel kurallarından biridir. Ne kadar vergi, o kadar kayıt dışı... Ekonomi yönetimi dolaylı vergiler dediğimiz gelir farkı gözetmeksizin alınan bu vergilere bel bağladığı sürece, ortadaki fiyat farkı hem sahteciliği yapana cazip gelecektir; hem de bunları tüketmek isteyen vatandaşı çaresiz bırakacaktır.</p>
<p>Sonuçta da sıkıntıya düşen bir tarafta kayıtlı olarak marka olma hedefiyle üretim ve ticaret yapanlarla, belki de sağlığını riske eden vatandaş olacaktır. Bu konuda bir bilinçlendirme yapılmalıdır. Ama önce zemini temizlemek, tüm ürünler üzerindeki ağır dolaylı vergileri azaltmak zorundayız.</p>
<p>Aksi takdirde sadece yasaklayarak, cezalandırarak çözüm almak ya çok zor ya da çok uzun bir zaman alır. Reel sektörün buna tahammülü olmadığı gibi, vatandaşın da bunu karşılayacak alım gücünün bulunmadığını biliyoruz. Belki de tüketici daha ucuza diye, mesela otomobillerin arkasında satılan tatlıları alarak, çocuklarına tatlı yerine zehir yediriyor.</p>
<p>Oysa dolaylı vergileri mantıklı seviyelere düşürürsek, zaten ortaya çıkan üretim ve ticaretin sonucunda daha fazla vergi toplanabilmesi bile mümkün. Fakat nedense kolay olan tercih ediliyor ve ortaya çıkan sonuç çok net.</p>
<p>17,2 milyar dolarlık sahte kaçak ticareti ve 7,2 milyar dolara ulaşan vergi kaybı. Sizce de bunu tartışmanın zamanı gelmedi mi?</p>