<p><em><strong>Türkiye’nin istiklal mücadelesini vermiş, kuruluşuna önderlik etmiş bir çatının altında, TBMM Genel Kurulu’nda, bir ülkenin Bakan’ının, memuru olduğu insanların ve görev yaptığı ülkenin gerçekleriyle bu kadar ters düşmesi akıl alır gibi değil.</strong></em></p>
<p>Ama bu ülkede artık bir şeye şaşırmaz olduk. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, kürsüye çıkıp, bu ülkede yoksulluğun sorun olmaktan çıktığını söyledi. Belki bunu kamuoyunda duydunuz ama Bakan’ın ne Bakanı olduğuna dikkat ettiniz mi?</p>
<p>Çalışanların yüzde 43’ünün asgari ücretle çalıştığı, uluslararası raporlarla net bir biçimde ortaya konulan bu ülkede Çalışma Bakanı’ndan bahsediyoruz. Asgari ücret ki bugün yoksulluk sınırının neredeyse üçte biri. Ne yani? İnsanlar açlık sınırında çalışmak ve yaşamak durumunda diye, onları yoksul kabul etmeyecek miyiz?</p>
<p>Bakan Selçuk ki, aynı zamanda insanlara nasıl sosyal yardım yapıldığıyla övünen bir zat. Çünkü yoksulluk kalmadığını söyleyen bu kişi, aynı zamanda nüfusun 10 birine hayatta kalabilsin diye yardım yapmakla övünen bakanlığın başında bulunuyor.</p>
<p>Fakat bu aymazlık hayata bakış açısıyla ilgili olsa gerek. Çünkü bu yöntemle oy devşirildiğini biliyoruz. Ne güzel anlatmış aslında Victor Hugo: “Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz; biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk.”</p>
<p>Yine Zehra Zümrüt Selçuk Aile Bakanı... Bu ülkede patlayan boşanmaların neredeyse tamamının ekonomik nedenlerle yaşandığı araştırmalarla kayıt altına alınırken, mahkemelerde dosya sayıları patlamışken, icralar nedeniyle aileler dağılırken, sorunun yoksulluk değil, refahın paylaşılması ile ilgili sıkıntılar olduğunu söyleyebiliyor.</p>
<p>19 senedir bu ülkede esnafın Başbakan’a kasa atmasını anlatanlar, esnaf sayısının yarı yarıya düşmesiyle ilgilenmediler. İş isteyen gence ‘herkese iş bulmak zorunda olmadıklarını’ kürsüden haykırdılar.</p>
<p>Tarlasındaki ürünü para etmeyen çiftçiye anne kutsalı üzerinden hakaret edip, bir de sıfatını provokatör ilan ettiler. Kendi partilerine üye servisçiler odası başkanı ‘eve ekmek götüremediğini’ söylediğinde, bunu abartı bulup keyif çayı verdiler.</p>
<p>Bu ülkede insanların geçinemediğini reddettiler; enflasyon diye bir problemin abartıldığını söylediler. Dolar patladı, dolarla ilgilenmediler. Firmalar iflas etti ‘işbilmez işadamları’ diye geçiştirdiler. İş aramaktan ümidini kesenleri işsiz saymadılar. Sesini duyurmak isteyen hasta bir genç kadına, dilenci muamelesi yaptılar.</p>
<p>Bu listeyi uzatmak o kadar mümkün ki... Ama sonunda bu da oldu; ülkenin damını aktaramadığı, acil bir durumda sağlık için harcayacak parası olmadığı, borç batağında yaşadığı, işsiz olduğu resmi devlet kurumu, TÜİK araştırmasıyla bile ortaya konulurken, insanları yoksul da kabul etmediler.</p>
<p>Hoş zaten bu yaklaşım sokaktaki insanı vatandaş olarak da kabul etmiyor ki... Zamanı geldiğinde oy versin yeter. Başka da bir hakkı bulunmuyor. Ne de olsa tapulu şirketlerinde yaşıyoruz. Ev sahibinden kira isteyen kiracı gibiler. Yazık; çok yazık.</p>